Unutkanlık ve Alzheimer
Teşhis aşamasına baktığımızda, beyin yorgunluğu vakalarında, beyin elektrosunun(EEG), mutlaka uygulanması gereken bir tetkik olduğunu belirtmemiz lazım. Çünkü sağlıklı beyinde gördüğümüz alfa ve beta dalgalarının istatistiksel verileri çok önemli bilgiler içerir. Beyin yorgunluğunda beta dalgalarındaki yoğunlaşmayı izleriz. Buna mukabil alfa dalgaları ne kadar çoksa o kadar sağlıklı bir tablo ile karşı karşıyayız demektir. Genelde her iki hemisferdeki beyin dalgalarının istatistiki verileri aynı sonuçları gösterir. Eğer farklılık arz ediyorsa mutlaka üzerinde durulması gerekir. Zira beynin her iki hemisferi arasında anlamlı farklılık, ilerde gelişecek olan Alzheimer hastalığının habercisi olabilir. Potansiyel bir Alzheimer hastasını önceden keşfetmek, tedavide hiç kuşkusuz çok önemli yararlar sağlar. Böyle her iki hemisfer farklılığı olan kişiler, mutlaka PET ya da SPECT filmi ile incelemeye alınmalıdır. PET, beyin metabolizmasını inceleyen, daha net bir tabirle beynin hangi bölgelerinin çalıştığını hangi bölgelerinin iyi çalışmadığını gösteren mükemmel bir tetkiktir. Bu nedenle, REEM Nöropsikiyatri merkezimizde, unutkanlık ya da Alzheimer şikâyeti ile gelen hastaların büyük bir kısmından, PET filmi çektirmelerini istemekteyiz.
Bir beyin hücresinin işlevselliğini kaybetmesi için metabolizmasının yavaşlaması ya da durması gerekmektedir. Eğer hücrenin metabolik aktivitesini devam ettirebilirsek onu fonksiyonel hale getirebiliriz. Nitekim Alzheimer hastalığı ile ilgili yapılan PET ve SPECT çalışmaları, öncelikli olarak hafıza ile alakalı beyin kısımlarında metabolik yavaşlama olduğunu göstermektedir. Hatta hastalığın asıl sebebinin bu metabolizma düşüklüğü olduğunu düşünmekteyiz. Diğer taraftan günümüzün modern ve popüler tedavi tekniklerinden olan TMS (transkranial manyetik stimülasyon) uygulamalarının tedavi yapılan bölgede metabolizmayı normale getirdiğini, yine PET araştırmalarından bilmekteyiz. O halde Alzheimer ve diğer demans hastalarına, önce PET çekilip sonra metabolizma düşüklüğü olan beyin bölgelerine TMS uygulanması, hastalığın temelden tedavi cihetine gidilebilmesi açısından oldukça önemlidir. Özellikle başlangıç dönemindeki hastaların bu tedavi ile tamamen düzelebilme şanslarının bile olduğu kanaatindeyim. TMS uygulamaları, sadece Alzheimer’da değil, unutkanlık ve beyin yorgunluğu durumlarında da çok işe yarayabilmektedir. Bu nedenle, yoğun sıkıntılar, ağırlaşmış tablolar yaşamayı beklemeden, beyin yorgunluğu ve dikkate değer unutkanlık belirtilerinde mutlaka doktora gitmenizi öneririm.
Hülasa Alzheimer hastalığı, düşünce süreçlerini darmadağın edip, onları zihinsel karmaşa ve engellenmişlik denizinde yelkensiz bırakan, düşkünleştirici ve ilerleyici, unutkanlık ile karakterize bir beyin bozukluğudur. Tüm dünyada Alzheimer’a yakalanmış 30 milyon kişi vardır ve pek çok kişi, büyük anne-babalarını veya eşlerini bu hastalığın pençesinde kıvranırken izlemek zorunda kalır. Türkiye’deki rakamlara baktığımızda, hastalığın bizdeki yaygınlığı hakkında daha net bir fikir sahibi olabiliriz. Ülkemizde 600 bin civarında hasta olduğu kabul ediliyor ve bu rakamın 2050’de 3 milyona ulaşması bekleniyor.
Bugün artık hastalığın ileri biçimlerinde gündelik yaşam etkinlikleriyle bağlantılı işlevleri daha iyiye götüren; bakım ve gözetim gereksinimini azaltan yeni tedaviler mevcuttur. Oysa hala Alzheimer hastalığının yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak geliştiğini düşünerek tedaviyi ihmal edenler var. Ayrıca yaşlı insanların yanı sıra genç ve orta yaşlı insanların da bu hastalığa yakalanabileceği gerçeği görmezden geliniyor. Alzheimer hastası olan kişi, sağlıklı, toplumun özerk bir bireyi olmaktan çıkıp, hastalığın ileri evrelerinde hem fiziksel hem de ruhsal açıdan tamamen başkalarına bağımlı biri haline gelmektedir.
Alzheimer hastalığının tedavisi de oldukça meşakkatli olup, sadece ABD’deki maliyeti yıllık 100 milyar dolar civarındadır. Alzheimer, ne yazık ki her geçen yıl daha da popülerleşmektedir. 1970’lerde hastalık hakkında sadece 30 kadar bilimsel yayın varken 2010’lara geldiğinde bu rakam 30 bini bulmuş tam bin kat artmıştır. Bu hastalığı bu kadar acımasız yapan sebeplerden biri, kişinin giderek çocuklaşması hatta bir bebeğe dönüşmesidir. Hastalıkta başlangıç dönemi, geç çocukluk dönemi olan 7-12 yaş grubuna, orta dönem, 2-7 yaş erken çocukluk dönemine ve ağır Alzheimer dönemi ise 0-2 yaş bebeklik dönemine tekabül eder. Sinsi ve yavaş seyirli hastalık, bireyi gittikçe dramatik bir şekilde bebekliğe götürür.
Alzheimer, genellikle önce unutkanlık belirtileri ile başlar, sonra motor, algılama ve davranışsal patolojiler ile devam eder. Başlangıç dönemlerinde unutkanlığa ek olarak beklenmedik beceriksizlik ve sakarlık durumları ile herkesi şaşırtabilir. AH, Esas itibariyle zihinsel yıkım tablosu olup, toplam demans (bunama) vakalarının üçte ikisini teşkil eder.
Genellikle 3 aşamalı olarak tanımlanan Alzheimer’ın son evrelerinde kişi yemek yeme, idrarını tutma gibi temel fonksiyonlarını gerçekleştirememeye başlar. Böylece yatağa ve başkalarına bağımlı hale gelir. Hastalığın acımasız tarafı genellikle 5-8 yıllık bir ilerleme süreci sonunda kişiyi tamamen bakıma muhtaç hale getirmesidir.
İşlevsel Bozukluklar: Hastalar, gereksiz bir alışveriş çabasına girebilirler. Geçmişinde yokluk ve açlık çekenler, yaşadıkları yere onlarca ekmek ve gıda malzemesi taşıyabilirler. Evlerine çer çöp yığabilirler. Hasta, 20-30 sene öncesine gittiği için, sokakta gördüğü sıradan poşetler, mukavva kutular ya da cam malzemeler ona çok ilginç geldiğinden, bunları toplama ve saklama eğilimine girebilir. Zaman zaman medyada izlediğimiz çöp evler, böyle yaklaşımlar sebebiyledir. Tuvalet ve temizlik alışkanlıkları değişebilir, tuvaletin yerini şaşırabilir, banyo yapmak istemeyebilir. Hatalı ya da yanlış bankacılık veya emlak işlemleri yapabilir. Mesela 63 yaşındaki bir hastam, rahatsızlığı fark edilmeden önce neredeyse bütün malvarlığını yok pahasına satmıştı. Sonradan bizim verdiğimiz rapor üzerine, aile olarak, hukuki yönden ciddi bir mücadele vererek, zararlarını güçlükle telafi edebildiler.
-Anksiyete: Hasta, yerinde duramama, sık sık oda değiştirme, eşini sürekli gözünün önünde isteme gibi davranış değişiklikleri sergileyebilir.
-Hezeyanlar: Hastalar, ailedeki diğer bireylerin, sürekli bir şeyleri çaldığını zannederek bunu her yerde dile getirebilirler. Eşlerinin kendilerini aldattığını düşünerek öfke saçabilirler. Böyle hırsızlık ve sadakatsizlik yanılsamaları, bazen ciddi boyutlara ulaşır. Hasta, inandırıcı bir şekilde polise başvurabilir ya da aldatılma hezeyanı ile eşine ciddi şiddet uygulayabilir hatta hayatına kastedebilir! Nitekim bir hastam, 85 yaşındaki eşini kendini aldattığı yanılgısı ile balta ile öldürmeye kalkmıştı. Neyse ki aileyi bu konuda önceden uyardığım için, çocukları son anda yetişmiş ve muhtemel bir cinayeti önlemişlerdi. Pek çok benzeri yaşanan bu gerçek öykü bile Alzheimer’ın bir aile için ne kadar üzücü ve tehlikeli olabileceğini gözler önüne sermeye yeter sanırım.
-Halüsinasyonlar: AH’de özellikle orta dönem ve daha sonrasında izlenen halüsinasyonlar çok rahatsız edici olabilir. Kişi, evde sürekli birilerini ya da bir takım hayvanları gördüğünü ifade eder. Onların kovulmasını ister, ev halkı kayıtsız kalınca bu sefer onlara tepki gösterir. Bazen televizyondaki kişiler ile konuşabilir.
-Cinsel Dürtü Bozuklukları: Özellikle frontotemporal demanslarda çok belirgindir. Sarkıntılık, uygunsuz durumlar ve aşırı cinsel arzu gelişebilir. Örneğin kişi, iyice yaşlanmış bir hanım olan eşini, ev içinde köşe bucak kovalayacak duruma gelebilir. Hatta 80 yaşını geçmiş bir hastam, eşi olduğu halde ikinci bir hanım için yoğun ısrarları ile çocuklarına dünyayı dar etmişti.
-Uyku Bozuklukları: Yoğun bir uykusuzluk izlenebilir. Hâlbuki uyku beyin sağlığı açısından çok önemli olduğu için, hastalığı büsbütün ağırlaştırır. Bu nedenle bunama hastalarında uykuya çok önem verilmeli ve hastalığın hızlı ilerlememesi açısından kişinin mutlaka 7-8 saat uyuması sağlanmalıdır. Yukarıda bahsettiğimiz psikiyatrik belirtiler, başlangıçta sadece geceyle sınırlı iken, git gide gün içine yayılma eğilimi gösterirler.
Kliniklerimize yakınları için şifa aramaya gelmiş kişilerin, sevdikleri insanlar için yaşadıkları üzüntüye bizler de tanık oluyoruz. Kırk sekiz yıllık karısının kendisini tanımayıp bir yabancı olarak gördüğünü söyleyen bir eşin yaşadığı üzüntü ya da kendi ihtiyaçlarını karşılamayan bir insan için duyulan endişe, hasta yakınlarının da sağlıklarını tehdit edebiliyor.
Hasta yakınlarının, hastaları tedaviye ikna etmekte zorlandıkları ya da hastalar tarafından şiddet gördükleri vakalar ise yaşanan sıkıntıyı çok daha büyük bir hale getiriyor. Sekiz yıldır Alzheimer ile mücadele eden bir hasta, karısına şiddet uygulamaya başlamış ve pek çok tedavi yöntemi denendikten sonra REEM’e getirilmişti. Bu hastamız tedavisi bitip de iyileşinceye kadar geçen süreç, şiddete maruz kalan eşi ve ailesiyle birlikte yaşadığı gerilim yüzünden panik atak olan kızları için büyük bir eziyetti. Bu ailede olduğu gibi birçok vakada, ailelerin eski mutlu günlerine dönebilmeleri için hastalıktan etkilenen tüm bireylerin tedavi görmesi gerekebiliyor.
Buradan hareketle dünyada bir ilk olarak başta Alzheimer olmak üzere tüm demans türlerine, İstanbul’da bulunan üç şubemizde seanslar halinde TMS uyguladık. Tedaviye başlarken ve seansları sonlandırdıktan sonra çeşitli bellek testleri ile hastalar üzerinde TMS’nin etkilerini test ettik. Sonuçlar fevkalade şaşırtıcı ve yüz güldürücü idi. Yaklaşık 3 yıl boyunca 30 hasta üzerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda TMS tedavisinin bellek fonksiyonlarında istatistiksel açıdan anlamlı ölçüde düzelmeler gösterdiğini söyleyebilirim. Bunun hem ben ve ekibim hem de hastalar ve hasta yakınları için ne kadar mutluluk verici olduğunu tahmin edebilirsiniz!
Manyetik stimülasyon (TMS) ile beynin belirli bölgelerine dışarıdan gönderilen elektromanyetik sinyallerin, gerek korteksteki hareket sistemi ile ilgili hücreler gerekse limbik merkezlerdeki düşünce ve davranışlarla alakalı kognitif hücreler üzerine uyarıcı şok etkisi yaparak, hücre metabolizmasını ve dejenerasyonunu düzelttiği, böylece hastalığın belirtilerinin ya da ilerlemesinin engellenmesinde önemli faydalar sağladığını tespit ettik.
Doktor olarak bize başvuran hastalarımıza, sonradan hayal kırıklığı yaşatmamak adına olabildiğince ayağı yere basan bilgiler veririz. Sonuçta Alzheimer gibi acımasızca ilerleyebilen bir hastalıkta ilk amacımız, durumu kontrol altına alabilmektir. Dolayısıyla oğlu tarafından tedavi için getirilen ve aşağıda durumu anlatılan hastanın, hızla çok olumlu değişiklikler yaşayarak beni bile şaşırttığını itiraf etmem gerek.
“Babamda son 2 yıldan beri bir takım değişiklikler oldu. Eskiden olan olayları çok iyi hatırladığı halde, son zamanlarda vuku bulan hadiseleri unutur olmuştu. Biz bu durumu yaşlılığın bir gereği olarak kabul ederek pek üstüne durmamıştık. Ta ki, bir gün bir bankadan görevliler arayana kadar!”
“Biz aslında Bor ilçesinden gelmişiz ve hala orada çok sayıda akrabamız yaşamakta. Babam, bir bankaya müracaat ederek kendisine ait bor madenlerinin Amerikalılara satıldığını söylemiş. Hisselerin üçte birinin kendisine ait olduğunu anlatarak bankaya yatan ve kendisine ait olan 1 Milyar Dolar civarında paranın hemen kendisine teslim edilmesini istemiş. Anlayacağınız bankanın altını üstüne getirmiş! Kendisine sadece bir kaç gün önce, hesabındaki emekli maaşını veren memura, “Sen bana sadaka mı veriyorsun! Ben 1 Milyar Dolar’ımı istiyorum!” diye bağırmış. Sonunda bizi aradılar ve gidip babamızı oradan aldık. Babam bir süre her gördüğüne kendisinin çok zengin olduğunu ifade ederek birçok kişiye evler arabalar vaat etti. Sırf bu nedenden dolayı evimize 2 defa hırsız girdi.”
“Sonunda babamızı doktora götürdük. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, muayeneden sonra Alzheimer hastalığı başladığını ve babamın son zamanlarındaki garip hareketlerinin de buna bağlı olduğunu söyledi. İlaç tedavisine başlandı. Ardından beyin hücre uyarımı yapan TMS seansları uygulandı. Bu tedaviden sonra babam çok düzeldi. Hafızası da kısmen yerine geldi. Şimdi ayda bir seansa giriyor ve kontrol oluyor. Onu yeniden sağlıklı görmek çok güzel!” ************** “Babam bir kaç yıldan beri git gide artan bir unutkanlık hastalığına yakalanmıştı. Önceleri kimse bunu önemsemedi ama daha sonra evden dışarı çıktığında kaybolunca durumun ciddi olduğunu anladık. Aynı şeyleri tekrar tekrar soruyor ve tüm yakın akrabalarımızın isimlerini karıştırıyordu. İş öyle bir hale geldi ki artık aileden hiç kimseyi tanımamaya başladı. Beni yani öz oğlunu bile tanımıyor, anneme ‘Bu kim?’ diye soruyordu. Dağ gibi babamızın böyle çocuklaşması, bizleri tanıyamaması, hepimizi çok üzdü. Bir süre sonra konuşması da bozulmaya başladı; peltek peltek yarı anlaşılmaz şekilde konuşuyordu. Bir dostum bana REEM’i önerdi. Babamı bu merkeze getirdim. TMS seanslarına girdi. Tedavi bittikten sonra babamdaki değişime inanmakta zorlandım. Belki abarttığımı düşüneceksiniz ama kendisi tümüyle eski bilincine kavuştu. Artık hepimizi tanıyabiliyor. Konuşması da düzeldi. Tedaviyi gerçekleştiren Uzman Doktor Mehmet Yavuz, ‘Alzheimer hastalığında beynin şakak loblarında metabolizma düşüklüğü oluyor. Biz manyetik dalga uyarıları ile bu bölgelerdeki kan dolaşımını artırarak metabolizmayı düzelteceğiz’ demişti. Yine de böyle bir düzelme olabileceğini önceden söyleseler kesinlikle inanmazdım. Zaten Mehmet Bey bile şaşırdı ve ‘Bu derece büyük bir düzelme olacağını ben de beklemiyordum’ dedi. Bütün ailemiz sevinç içinde. Babamın durumu hepimizi çok mutlu etti.”
***********
“Denizli’de oturuyoruz. Annem 66 yaşında ve Alzheimer hastası. Başlangıçta yaşlılıktan ötürü sorunlar yaşadığını biliyorduk ve bunu ona aksettirmemeye çalışıyorduk. Bir akşam babam gelerek, annemin artık gerçekte olmayan insanlar görmeye başladığını ve kendisine bir yabancı gibi davrandığını söyledi. Neredeyse ağlayacak gibiydi… O gece hiç uyuyamadım. Annemin unutkanlığı ilerlemiş ve artık hayaller görmeye başlamıştı. Ve 48 yıllık eşini bir yabancı görüyordu. Gerçekten de annem ertesi akşam bize gelince, babamın nerede olduğunu sordum; yanında bir erkek çocuğu olduğunu söyledi. Babamı arayıp, ‘Yanında biri mi var?’ dedim; o da ‘Kimse yok’ diye yanıtladı. Internette uzun araştırmalardan sonra REEM Nöropsikiyatri Merkezi’ni bulduk. İstanbul’da yaşayan ablamın girişimleri ile annem için randevu aldık. TMS ile 15 seans tedavinin ardından 21 gün geçti. Şu anda çok mutluyuz. Sürekli sorular soran, ev işleri yapabilecek durumda olmayan annem, eskisi gibi güzel yemekler pişirmeye başladı. Biz annemin hastalığını 3 yıl boyunca bilmemize rağmen durumun önemini anlayamadık. Belki daha erken TMS yapılsaydı hiçbir sorun kalmayabilirdi. Şu anda bilincinin yerinde olması, olayları sağlıklı değerlendirebilmesi bile bizim için olağanüstü bir olay. Buna benzer sıkıntılar yaşayan ailelere, yaşlıların durumunda değişiklik fark ettiklerinde bir an önce doktora gitmelerini öneririm.”
Unutkanlık Ne Zaman Başlar?
Alzheimer ve diğer bunama (demans) tablolarında, unutkanlık ya da beyin yorgunluğu durumlarında, hafızanın giderek yok olması veya zayıflaması, sinir iletim sistemindeki aksama nedeniyledir. Önceleri mevcut bellek kayıpları, yeteri kadar sinir iletkeninin sentezlenerek üretilmemesine bağlanıyordu. Bu yaklaşıma göre beyin hücrelerine daha fazla sinir iletkeninin girmesini sağlamak sorunları çözebilirdi. Depresyon başta olmak üzere çoğu psikolojik hastalık ve demans durumları için uygulanan ilaç tedavilerinin arkasındaki mantık, genellikle budur. Bugün ise sinir iletken yetersizliğinden daha karmaşık sorunların olduğunu bilmekteyiz. Nitekim sinir hücreleri arasındaki en önemli iletken olan asetilkolinin artırılmasına dayalı ilaç tedavisi, istenen başarıya ulaşamamıştır.Demansı Engellemek Ya Da Durdurmak Mümkün Mü?
Beyin hakkındaki iki çok önemli fikir çürütülmüştür. Biri, beynin çocukluk çağlarından sonra gelişmediği ve değişmediğidir. İkincisi ise yaş ilerledikçe beyin hücrelerinin giderek öldüğü ve gittikçe sayısının azaldığıdır. Bugün artık biliyoruz ki, çeşitli terapi ya da tekniklerle veya beyin egzersizleri ile hücreler arası yeni snapsisler (bağlantılar) oluşabilmektedir. Ayrıca beyin hücreleri yaş ilerledikçe ölmemekte, sadece hacimleri küçülmekte ve fonksiyonları, sinyal gönderme özellikleri azalmaktadır. 70’li yaşlara gelindiğinde beyin kan dolaşımı yüzde 20-25 civarında eksilir. Bu azalma nöronların küçülmesinden dolayıdır. Çünkü daha az doku, daha az kan dolaşımı gerektirir. O halde nöronların, hacimlerindeki azalmayı yani atrofiyi durdurabilecek yeni tedaviler geliştirebilirsek, beyin yorgunluğunu ve yaşlanmasını, haliyle demansiyel sendromları ortadan kaldırabileceğiz. Şu an için maalesef ilaçlar hastalığı durdurmaya yetmemektedir ve ilaçlara rağmen hastalık ilerlemektedir. Hastalığın durdurulabilmesi için tek şans, altta genişçe bahsedeceğim TMS uygulamalarıdır.Bir beyin hücresinin işlevselliğini kaybetmesi için metabolizmasının yavaşlaması ya da durması gerekmektedir. Eğer hücrenin metabolik aktivitesini devam ettirebilirsek onu fonksiyonel hale getirebiliriz. Nitekim Alzheimer hastalığı ile ilgili yapılan PET ve SPECT çalışmaları, öncelikli olarak hafıza ile alakalı beyin kısımlarında metabolik yavaşlama olduğunu göstermektedir. Hatta hastalığın asıl sebebinin bu metabolizma düşüklüğü olduğunu düşünmekteyiz. Diğer taraftan günümüzün modern ve popüler tedavi tekniklerinden olan TMS (transkranial manyetik stimülasyon) uygulamalarının tedavi yapılan bölgede metabolizmayı normale getirdiğini, yine PET araştırmalarından bilmekteyiz. O halde Alzheimer ve diğer demans hastalarına, önce PET çekilip sonra metabolizma düşüklüğü olan beyin bölgelerine TMS uygulanması, hastalığın temelden tedavi cihetine gidilebilmesi açısından oldukça önemlidir. Özellikle başlangıç dönemindeki hastaların bu tedavi ile tamamen düzelebilme şanslarının bile olduğu kanaatindeyim. TMS uygulamaları, sadece Alzheimer’da değil, unutkanlık ve beyin yorgunluğu durumlarında da çok işe yarayabilmektedir. Bu nedenle, yoğun sıkıntılar, ağırlaşmış tablolar yaşamayı beklemeden, beyin yorgunluğu ve dikkate değer unutkanlık belirtilerinde mutlaka doktora gitmenizi öneririm.
Alzheimer Hastalığı
Bunamanın (demans) çeşitli türleri vardır. Bu türler arasında son yıllarda yaygınlık ve hayatı zorlaştırma açısından en dikkat çekeninin Alzheimer olduğunu söylemek yanlış olmaz. Halk arasında Alzheimer hastalığı hakkında belirli bir bilinç oluştu. Ancak bu kez de her türlü unutkanlığa, Alzheimer etiketi yapıştırmaya başladık. Bir de işin tam tersine tanık olduğumuz durumlar var. Örneğin karşınızda, zamanında işinde önemli pozisyonlarda bulunmuş bir adam oturduğunu düşünün. Bu kişi size otuz sene önceki olayları tüm detayları ile anlatmaya başlasa, beyefendinin bulunduğu değerli görevlere bakarak ona büyük saygı duyar ve müthiş bir hafızaya sahip olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa Alzheimer denen hastalıkta, beyinde yeni bilgileri kaydeden mekanizmalarda hasar oluştuğu için geçmiş göreceli olarak giderek netleşir. Aynı kişi, sabah anahtarını nereye koyduğunu bulamayabilir ya da her gün eve döndüğü yolu karıştırarak bambaşka bir semtte adres ararken görülebilir. Hastalığın, başlangıç dönemlerindeki en karakterize özelliği, yakın tarihi hatırlayamayan birinin giderek geçmişi daha da net hatırlamaya başlamasıdır.Hülasa Alzheimer hastalığı, düşünce süreçlerini darmadağın edip, onları zihinsel karmaşa ve engellenmişlik denizinde yelkensiz bırakan, düşkünleştirici ve ilerleyici, unutkanlık ile karakterize bir beyin bozukluğudur. Tüm dünyada Alzheimer’a yakalanmış 30 milyon kişi vardır ve pek çok kişi, büyük anne-babalarını veya eşlerini bu hastalığın pençesinde kıvranırken izlemek zorunda kalır. Türkiye’deki rakamlara baktığımızda, hastalığın bizdeki yaygınlığı hakkında daha net bir fikir sahibi olabiliriz. Ülkemizde 600 bin civarında hasta olduğu kabul ediliyor ve bu rakamın 2050’de 3 milyona ulaşması bekleniyor.
Bugün artık hastalığın ileri biçimlerinde gündelik yaşam etkinlikleriyle bağlantılı işlevleri daha iyiye götüren; bakım ve gözetim gereksinimini azaltan yeni tedaviler mevcuttur. Oysa hala Alzheimer hastalığının yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak geliştiğini düşünerek tedaviyi ihmal edenler var. Ayrıca yaşlı insanların yanı sıra genç ve orta yaşlı insanların da bu hastalığa yakalanabileceği gerçeği görmezden geliniyor. Alzheimer hastası olan kişi, sağlıklı, toplumun özerk bir bireyi olmaktan çıkıp, hastalığın ileri evrelerinde hem fiziksel hem de ruhsal açıdan tamamen başkalarına bağımlı biri haline gelmektedir.
Alzheimer hastalığının tedavisi de oldukça meşakkatli olup, sadece ABD’deki maliyeti yıllık 100 milyar dolar civarındadır. Alzheimer, ne yazık ki her geçen yıl daha da popülerleşmektedir. 1970’lerde hastalık hakkında sadece 30 kadar bilimsel yayın varken 2010’lara geldiğinde bu rakam 30 bini bulmuş tam bin kat artmıştır. Bu hastalığı bu kadar acımasız yapan sebeplerden biri, kişinin giderek çocuklaşması hatta bir bebeğe dönüşmesidir. Hastalıkta başlangıç dönemi, geç çocukluk dönemi olan 7-12 yaş grubuna, orta dönem, 2-7 yaş erken çocukluk dönemine ve ağır Alzheimer dönemi ise 0-2 yaş bebeklik dönemine tekabül eder. Sinsi ve yavaş seyirli hastalık, bireyi gittikçe dramatik bir şekilde bebekliğe götürür.
Hastalığa Sebep Olan Nedir?
Alzheimer hastalığına (AH) neyin sebep olduğu tam bilinmemekle beraber hastalığı açıklayan iki tez vardır. Birincisi, hücreler arasında bağlantıyı koparan, amiloid plakların ve nörofibril yumakların gelişimi, ikincisi ise nöronlarda fonksiyonel bozukluğa neden olan tau proteininin, hücreler içerisinde çökmesi. Ancak birçok nörobilim uzmanı, sebep olarak daha çok “amiloid plakları’’ göstermektedir. Zaten şu sıralar üzerinde çalışılan “Alzheimer aşısı” da bu plakları önlemeye yöneliktir. Ancak kişisel kanaatim asıl hadisenin, bilinmeyen bir sebepten ötürü nöronal metabolizma yavaşlaması olduğu yönündedir. Öncelikli olarak bellek hücrelerinde başlayan bu metabolizma düşüklüğü (hipometabolizma), hücre içi enerji üretiminin aksamasına ve gereksiz fazladan hücresel atıklar oluşmasına neden olmaktadır. Amiloid plakların, nörofibril yumakların ve tau proteinin gelişmesinin bu nedenle oluştuğunu düşünmekteyim.Alzheimer, genellikle önce unutkanlık belirtileri ile başlar, sonra motor, algılama ve davranışsal patolojiler ile devam eder. Başlangıç dönemlerinde unutkanlığa ek olarak beklenmedik beceriksizlik ve sakarlık durumları ile herkesi şaşırtabilir. AH, Esas itibariyle zihinsel yıkım tablosu olup, toplam demans (bunama) vakalarının üçte ikisini teşkil eder.
Alzheimer’ın Belirtileri:
Günlük yaşamı etkileyecek düzeyde unutkanlık, mesela insan isimlerini hatırlayamama, daha dün akşam konuşulmuş konuları unutma gibi belirtiler, hastalığın teşhisi açısından önem taşır. Kişi günlük işlerini yerine getirmekte zorluk yaşamaya başlar; örneğin alışveriş yapmayı beceremez, yemeği ocakta unutarak önemli risklere davetiye çıkartabilir. Tarihleri, kelimeleri unutur. Giyinirken kıyafetlerini seçemez, yemeğe gittiğinde seçim yapmakta zorlanır. Zihinden yapılan basit hesaplarda bile bocalamaya başlar. Alzheimer başlangıcı olan bir kişiyi sık sık eşyalarını ararken görebilirsiniz. Daha da önemlisi kişinin huyu suyu değişebilir. Çocuklarından şüphelenmeye, torunlarını tanımamaya başlayabilir. Sık sık ağlamak ya da sinirlilik hali dikkat çekici olabilir. Şimdi diyeceksiniz ki, arada bir yolu karıştırmayan, tarihleri unutmayan, eşyalarını kaybetmeyen var mı? Elbette ki nadiren yaşadığımız bu olaylar doğaldır. Böyle durumlar erken yaşlarda, beyin yorgunluğunun göstergeleri de olabilir. Ama ne zaman ki bu belirtiler kişinin günlük hayatını olumsuz etkileyecek kadar sık ve aşırı olmaya başlar, o zaman belirtileri iyi takip etmek ve mutlaka doktorlarla iletişim kurmak gerekir. Alzheimer ilerledikçe sözünü ettiğimiz bu tabloya giderek depresyon, agresiflik, huzursuzluk, hayaller görme, uyku bozuklukları ya da amaçsızca dolaşma gibi belirtiler de eklenebilir. Yani hastalık hem zihinsel becerilerde hem de ruhsal durumda olumsuz etkiler meydana getirir.Genellikle 3 aşamalı olarak tanımlanan Alzheimer’ın son evrelerinde kişi yemek yeme, idrarını tutma gibi temel fonksiyonlarını gerçekleştirememeye başlar. Böylece yatağa ve başkalarına bağımlı hale gelir. Hastalığın acımasız tarafı genellikle 5-8 yıllık bir ilerleme süreci sonunda kişiyi tamamen bakıma muhtaç hale getirmesidir.
Bellek Kayıpları:
Hastalarda son hafıza kayıtlarında bozukluklar vardır. Bu da günlük hayatta pek çok soruna sebep olur. Örneğin yemeğin dibi tutar, pek çok randevu unutulup gider. Hastalar ilk ve orta dönemlerde geçmişi gayet iyi hatırlarken, son zamanlarda olan biten her şeyden habersizdirler. Sorulan sorular ve cevapları, evdeki diğer bireyleri bezdirecek kadar çok tekrar gerektirebilir. Son olayları asla hafızaya alamazlar, yeni bir şey öğrenemezler. Hastalık ilerledikçe sondan başlayarak hafıza silinmeye devam eder ve zamanla tablo ağırlaşınca hem yakın hem de uzak bellek tamamen silinmiş olur. Önce yabancı mekânlarda sonra bildik mekânlarda problemler yaşanır. Bazı hastalar, çocuklarını ya da evlerini önceki haliyle hatırladıklarından aslında büyümüş ve iş güç sahibi olmuş çocuklarının 15-20 yıl önceki hallerini hatırlayarak, sürekli “Çocuklarım nerede?” diye arayışta olabilirler. Yine yıllardır oturduğu evi değil de çok önceki evini hatırlayarak, evini yadırgayabilir, misafirlikte olduğunu zannederek sürekli bir “Eve gitme” çabasında olabilirler. İleri dönemlerde hastalar, yemek yemeyi, hatta yürümeyi bile unutabilirler.Hareket (Motor) Bozuklukları:
AH’de orta ve ileri dönemlerinde yürüme bozuklukları, dengesizlik, düşmeler ve baş dönmeleri olabilir. Hastalığa, hareketlerde yavaşlama ve kasların istemsiz kasılma ve titremeleri (tremor) ile karakterize Parkinson tablosu eşlik edebilir.İşlevsel Bozukluklar: Hastalar, gereksiz bir alışveriş çabasına girebilirler. Geçmişinde yokluk ve açlık çekenler, yaşadıkları yere onlarca ekmek ve gıda malzemesi taşıyabilirler. Evlerine çer çöp yığabilirler. Hasta, 20-30 sene öncesine gittiği için, sokakta gördüğü sıradan poşetler, mukavva kutular ya da cam malzemeler ona çok ilginç geldiğinden, bunları toplama ve saklama eğilimine girebilir. Zaman zaman medyada izlediğimiz çöp evler, böyle yaklaşımlar sebebiyledir. Tuvalet ve temizlik alışkanlıkları değişebilir, tuvaletin yerini şaşırabilir, banyo yapmak istemeyebilir. Hatalı ya da yanlış bankacılık veya emlak işlemleri yapabilir. Mesela 63 yaşındaki bir hastam, rahatsızlığı fark edilmeden önce neredeyse bütün malvarlığını yok pahasına satmıştı. Sonradan bizim verdiğimiz rapor üzerine, aile olarak, hukuki yönden ciddi bir mücadele vererek, zararlarını güçlükle telafi edebildiler.
Psikiyatrik Belirtiler:
-Depresyon ve Ajitasyon: Bunama hastalığında çok sık görülen durumlardır. Hastalar hırçın ve agresif olabilirler hatta şiddet uygulayabilirler. Bu yüzden tedaviye sıklıkla depresyonu ve ajitasyonu düzelten ilaçlar da ilave edilir.-Anksiyete: Hasta, yerinde duramama, sık sık oda değiştirme, eşini sürekli gözünün önünde isteme gibi davranış değişiklikleri sergileyebilir.
-Hezeyanlar: Hastalar, ailedeki diğer bireylerin, sürekli bir şeyleri çaldığını zannederek bunu her yerde dile getirebilirler. Eşlerinin kendilerini aldattığını düşünerek öfke saçabilirler. Böyle hırsızlık ve sadakatsizlik yanılsamaları, bazen ciddi boyutlara ulaşır. Hasta, inandırıcı bir şekilde polise başvurabilir ya da aldatılma hezeyanı ile eşine ciddi şiddet uygulayabilir hatta hayatına kastedebilir! Nitekim bir hastam, 85 yaşındaki eşini kendini aldattığı yanılgısı ile balta ile öldürmeye kalkmıştı. Neyse ki aileyi bu konuda önceden uyardığım için, çocukları son anda yetişmiş ve muhtemel bir cinayeti önlemişlerdi. Pek çok benzeri yaşanan bu gerçek öykü bile Alzheimer’ın bir aile için ne kadar üzücü ve tehlikeli olabileceğini gözler önüne sermeye yeter sanırım.
-Halüsinasyonlar: AH’de özellikle orta dönem ve daha sonrasında izlenen halüsinasyonlar çok rahatsız edici olabilir. Kişi, evde sürekli birilerini ya da bir takım hayvanları gördüğünü ifade eder. Onların kovulmasını ister, ev halkı kayıtsız kalınca bu sefer onlara tepki gösterir. Bazen televizyondaki kişiler ile konuşabilir.
-Cinsel Dürtü Bozuklukları: Özellikle frontotemporal demanslarda çok belirgindir. Sarkıntılık, uygunsuz durumlar ve aşırı cinsel arzu gelişebilir. Örneğin kişi, iyice yaşlanmış bir hanım olan eşini, ev içinde köşe bucak kovalayacak duruma gelebilir. Hatta 80 yaşını geçmiş bir hastam, eşi olduğu halde ikinci bir hanım için yoğun ısrarları ile çocuklarına dünyayı dar etmişti.
-Uyku Bozuklukları: Yoğun bir uykusuzluk izlenebilir. Hâlbuki uyku beyin sağlığı açısından çok önemli olduğu için, hastalığı büsbütün ağırlaştırır. Bu nedenle bunama hastalarında uykuya çok önem verilmeli ve hastalığın hızlı ilerlememesi açısından kişinin mutlaka 7-8 saat uyuması sağlanmalıdır. Yukarıda bahsettiğimiz psikiyatrik belirtiler, başlangıçta sadece geceyle sınırlı iken, git gide gün içine yayılma eğilimi gösterirler.
Hasta Yakınları Da Depresyona Karşı Önlem Almalı
Yeri gelmişken Alzheimer ve birçok benzer türde hastalığın, hasta yakınları açısından da zorlayıcı bir süreç oluşturduğunu belirtmek gerek. Düşünsenize, evinizde sizinle birlikte yaşayan babanız, ocağı tek başına kullanamayabilir; yalnız sokağa çıktığı her an kaybolabilir; parasını ölçüsüzce harcayabilir ya da cüzdanını, kimliğini bir yerde bırakıp kaybedebilir. Dolayısıyla bu tarz hastaların sorumluluğunu üstlenen kişilerin, hastalarına sevgiyle ve titizlikle bakarken, kendi ruh sağlıklarına da özen göstermeleri gerekmektedir. “Hasta Yakını Depresyonu” diye adlandırabileceğimiz ağır duygusal yüke karşı, kişinin tıbbi destek alması toplumsal açıdan da son derece büyük önem taşır.Kliniklerimize yakınları için şifa aramaya gelmiş kişilerin, sevdikleri insanlar için yaşadıkları üzüntüye bizler de tanık oluyoruz. Kırk sekiz yıllık karısının kendisini tanımayıp bir yabancı olarak gördüğünü söyleyen bir eşin yaşadığı üzüntü ya da kendi ihtiyaçlarını karşılamayan bir insan için duyulan endişe, hasta yakınlarının da sağlıklarını tehdit edebiliyor.
Hasta yakınlarının, hastaları tedaviye ikna etmekte zorlandıkları ya da hastalar tarafından şiddet gördükleri vakalar ise yaşanan sıkıntıyı çok daha büyük bir hale getiriyor. Sekiz yıldır Alzheimer ile mücadele eden bir hasta, karısına şiddet uygulamaya başlamış ve pek çok tedavi yöntemi denendikten sonra REEM’e getirilmişti. Bu hastamız tedavisi bitip de iyileşinceye kadar geçen süreç, şiddete maruz kalan eşi ve ailesiyle birlikte yaşadığı gerilim yüzünden panik atak olan kızları için büyük bir eziyetti. Bu ailede olduğu gibi birçok vakada, ailelerin eski mutlu günlerine dönebilmeleri için hastalıktan etkilenen tüm bireylerin tedavi görmesi gerekebiliyor.
Alzheimer’ı Durdurmak Mümkün Mü?
Alzheimer hastalığında hafıza kayıtları, ya ön bellekten ana belleğe transfer edilemez ya da ana belleğe transfer olan bilgiler kayıtlanamaz. Böylece hafıza işlemi, ön belleğin saklayabildiği kadarıyla gerçekleşir. Yaşanılan acı hatıralar hem ana belleğe hem de beynimizin sol ön tarafındaki (prefrontal bölge) sosyal hafızaya kayıtlanır. Sol prefrontal bölge psikolojik dünyamızın da merkezidir. Acı hatıralar aynı zamanda sosyal hafızaya da kayıtlandığı için, psikolojik ruh hallerimizi ve davranış tarzlarımızı da yakından etkiler. Hafıza kayıtları, ana bellek bölgelerinde ilk öğrenilen bilgiler altta, sonrakiler giderek üstte olmak üzere istiflenirler. Böylece ilk anılar en altta, son kayıtlar ise en üsttedir. Alzheimer dâhil tüm demans sendromlarında bellek kayıtları en sondan (en yeniden itibaren) silinmeye başlar. Ancak buradaki enteresan nokta, son kayıtlar silindikçe alttakilerin daha net hatırlanmasıdır. Bu ise hasta sahiplerini yanıltır, çünkü geçmişin herkesten iyi hatırlanıyor olması, sanki bir unutkanlık tablosu yokmuş gibi algılanmasına neden olur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi son anıların bellekte tutulamaması, buna mukabil geçmişin iyi hatırlanması Alzheimer için ayırt edici bir göstergedir. Hastalık umumiyetle son hafıza kaybı ile başlar ve zamanla derinleşerek devam eder. İlerleyen süreçte diğer kognitif ve motor kabiliyetler de etkilenir, davranış bozuklukları ortaya çıkar. Ancak bazı demansların bellek kayıpları ile değil de motor ve kognitif bozukluklar ile başlayabileceği de unutulmamalıdır.İlaçlar Alzheimer’ı Durduramıyor
Demansın bütün türleri, ilerleyici nitelik taşır. Nöromuskuler kavşaklardaki işlevselliği artıran veya dejeneratif süreci durdurmak üzere kullanılan ilaçlar hastalığı durduramaz. Bazen kısmi bir yavaşlama yapar bazen de hiç etkilemez. Üstelik dünya üzerinde bitmiş ya da halen devam eden milyarlarca dolarlık araştırmalar, henüz tatmin edici bir sonuca ulaşamamıştır.Beyin Metabolizması Düşüklüğü Görülür
Alzheimer hastalığında PET ve SPECT kullanılarak yapılan çalışmalar özellikle şakak bölgelerindeki ana hafıza merkezlerinde metabolizma düşüklüğü tespit etmektedir. Ve dejeneratif sürece bu hipometabolizmanın neden olduğu düşünülmektedir. Diğer taraftan Transkranial Manyetik Stimülasyon’un (TMS), hangi beyin bölgesine uygulanırsa o bölgenin metabolizmasını yükselttiği yine PET ve SPECT çalışmaları ile bilinmektedir.Buradan hareketle dünyada bir ilk olarak başta Alzheimer olmak üzere tüm demans türlerine, İstanbul’da bulunan üç şubemizde seanslar halinde TMS uyguladık. Tedaviye başlarken ve seansları sonlandırdıktan sonra çeşitli bellek testleri ile hastalar üzerinde TMS’nin etkilerini test ettik. Sonuçlar fevkalade şaşırtıcı ve yüz güldürücü idi. Yaklaşık 3 yıl boyunca 30 hasta üzerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda TMS tedavisinin bellek fonksiyonlarında istatistiksel açıdan anlamlı ölçüde düzelmeler gösterdiğini söyleyebilirim. Bunun hem ben ve ekibim hem de hastalar ve hasta yakınları için ne kadar mutluluk verici olduğunu tahmin edebilirsiniz!
Alzheimer’ı Durduran Tek Tedavi: TMS
Sizlere yaptığımız araştırma konusunda biraz daha ayrıntı vermek istiyorum: 2011-2013 yıllarında kliniklerimize gelen 55-80 yaş arası 17 kadın ve 13 erkek Alzheimer hastasına TMS seansları öncesi ve sonrası Standardize Mini Mental Testi (SMMT) uyguladık. Elde ettiğimiz verileri bilgisayar ortamında IBM Spss 21.0 ile bağımlı örneklem testi uygulayarak analiz ettik. Hastalarımıza uyguladığımız SMMT’ye göre, hastalığın TMS uygulanmaya başlanmadan önceki hali ile TMS seansları bittikten sonraki hali arasında anlamlı (p<0.05) bir fark bulunmaktadır.Manyetik stimülasyon (TMS) ile beynin belirli bölgelerine dışarıdan gönderilen elektromanyetik sinyallerin, gerek korteksteki hareket sistemi ile ilgili hücreler gerekse limbik merkezlerdeki düşünce ve davranışlarla alakalı kognitif hücreler üzerine uyarıcı şok etkisi yaparak, hücre metabolizmasını ve dejenerasyonunu düzelttiği, böylece hastalığın belirtilerinin ya da ilerlemesinin engellenmesinde önemli faydalar sağladığını tespit ettik.
TMS’nin Alzheimer’deki Etkinliğini Bilimsel Araştırma İle İspatladık
Hastalarımızla yaptığımız çalışmalardan sonra bilimsel olarak bu iyileşmeyi gösterebilmek adına çeşitli testler yaptık. Hastalarımıza tedavi öncesi ve sonrası Standardize Mini Mental test uyguladık. Bu test nöropsikiyatrik değerlendirme aracıdır. Önceliği, demansı (bunaması) olan yaşlı hastalardır. Deliryumu olan ve demanslı yaşlıların mental becerilerinin değerlendirilmesini sağlar. Eğitim almış kişiler ve eğitim almamış kişiler için oluşturulmuş iki versiyonu bulunmaktadır. Test sonuçlarının IBM Spss 21.0 analizinde, hastalığın ilk durum ile son durum arasında 30 kişide ortalama yüzde 10.7’lik bir iyileşme olduğu belirlendi. Ve üç yıl boyunca düzenli aralıklarla idame tedavisi yapılan hastaların durumlarında herhangi bir gerileme izlenmedi. Tedavi esnasında ya da sonrasında bir iki olguda basit ağrı kesicilerle geçen hafif baş ağrıları dışında herhangi bir yan etki görülmedi. Gelinen bu noktada TMS tedavisinin, Alzheimer ve diğer demans sendromlarında yeni ve başarılı bir tedavi modeli olduğunu ve artık hastalığı bu tedavi ile durdurabildiğimizi söyleyebiliriz.Doktor olarak bize başvuran hastalarımıza, sonradan hayal kırıklığı yaşatmamak adına olabildiğince ayağı yere basan bilgiler veririz. Sonuçta Alzheimer gibi acımasızca ilerleyebilen bir hastalıkta ilk amacımız, durumu kontrol altına alabilmektir. Dolayısıyla oğlu tarafından tedavi için getirilen ve aşağıda durumu anlatılan hastanın, hızla çok olumlu değişiklikler yaşayarak beni bile şaşırttığını itiraf etmem gerek.
“Babamda son 2 yıldan beri bir takım değişiklikler oldu. Eskiden olan olayları çok iyi hatırladığı halde, son zamanlarda vuku bulan hadiseleri unutur olmuştu. Biz bu durumu yaşlılığın bir gereği olarak kabul ederek pek üstüne durmamıştık. Ta ki, bir gün bir bankadan görevliler arayana kadar!”
“Biz aslında Bor ilçesinden gelmişiz ve hala orada çok sayıda akrabamız yaşamakta. Babam, bir bankaya müracaat ederek kendisine ait bor madenlerinin Amerikalılara satıldığını söylemiş. Hisselerin üçte birinin kendisine ait olduğunu anlatarak bankaya yatan ve kendisine ait olan 1 Milyar Dolar civarında paranın hemen kendisine teslim edilmesini istemiş. Anlayacağınız bankanın altını üstüne getirmiş! Kendisine sadece bir kaç gün önce, hesabındaki emekli maaşını veren memura, “Sen bana sadaka mı veriyorsun! Ben 1 Milyar Dolar’ımı istiyorum!” diye bağırmış. Sonunda bizi aradılar ve gidip babamızı oradan aldık. Babam bir süre her gördüğüne kendisinin çok zengin olduğunu ifade ederek birçok kişiye evler arabalar vaat etti. Sırf bu nedenden dolayı evimize 2 defa hırsız girdi.”
“Sonunda babamızı doktora götürdük. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, muayeneden sonra Alzheimer hastalığı başladığını ve babamın son zamanlarındaki garip hareketlerinin de buna bağlı olduğunu söyledi. İlaç tedavisine başlandı. Ardından beyin hücre uyarımı yapan TMS seansları uygulandı. Bu tedaviden sonra babam çok düzeldi. Hafızası da kısmen yerine geldi. Şimdi ayda bir seansa giriyor ve kontrol oluyor. Onu yeniden sağlıklı görmek çok güzel!” ************** “Babam bir kaç yıldan beri git gide artan bir unutkanlık hastalığına yakalanmıştı. Önceleri kimse bunu önemsemedi ama daha sonra evden dışarı çıktığında kaybolunca durumun ciddi olduğunu anladık. Aynı şeyleri tekrar tekrar soruyor ve tüm yakın akrabalarımızın isimlerini karıştırıyordu. İş öyle bir hale geldi ki artık aileden hiç kimseyi tanımamaya başladı. Beni yani öz oğlunu bile tanımıyor, anneme ‘Bu kim?’ diye soruyordu. Dağ gibi babamızın böyle çocuklaşması, bizleri tanıyamaması, hepimizi çok üzdü. Bir süre sonra konuşması da bozulmaya başladı; peltek peltek yarı anlaşılmaz şekilde konuşuyordu. Bir dostum bana REEM’i önerdi. Babamı bu merkeze getirdim. TMS seanslarına girdi. Tedavi bittikten sonra babamdaki değişime inanmakta zorlandım. Belki abarttığımı düşüneceksiniz ama kendisi tümüyle eski bilincine kavuştu. Artık hepimizi tanıyabiliyor. Konuşması da düzeldi. Tedaviyi gerçekleştiren Uzman Doktor Mehmet Yavuz, ‘Alzheimer hastalığında beynin şakak loblarında metabolizma düşüklüğü oluyor. Biz manyetik dalga uyarıları ile bu bölgelerdeki kan dolaşımını artırarak metabolizmayı düzelteceğiz’ demişti. Yine de böyle bir düzelme olabileceğini önceden söyleseler kesinlikle inanmazdım. Zaten Mehmet Bey bile şaşırdı ve ‘Bu derece büyük bir düzelme olacağını ben de beklemiyordum’ dedi. Bütün ailemiz sevinç içinde. Babamın durumu hepimizi çok mutlu etti.”
***********
“Denizli’de oturuyoruz. Annem 66 yaşında ve Alzheimer hastası. Başlangıçta yaşlılıktan ötürü sorunlar yaşadığını biliyorduk ve bunu ona aksettirmemeye çalışıyorduk. Bir akşam babam gelerek, annemin artık gerçekte olmayan insanlar görmeye başladığını ve kendisine bir yabancı gibi davrandığını söyledi. Neredeyse ağlayacak gibiydi… O gece hiç uyuyamadım. Annemin unutkanlığı ilerlemiş ve artık hayaller görmeye başlamıştı. Ve 48 yıllık eşini bir yabancı görüyordu. Gerçekten de annem ertesi akşam bize gelince, babamın nerede olduğunu sordum; yanında bir erkek çocuğu olduğunu söyledi. Babamı arayıp, ‘Yanında biri mi var?’ dedim; o da ‘Kimse yok’ diye yanıtladı. Internette uzun araştırmalardan sonra REEM Nöropsikiyatri Merkezi’ni bulduk. İstanbul’da yaşayan ablamın girişimleri ile annem için randevu aldık. TMS ile 15 seans tedavinin ardından 21 gün geçti. Şu anda çok mutluyuz. Sürekli sorular soran, ev işleri yapabilecek durumda olmayan annem, eskisi gibi güzel yemekler pişirmeye başladı. Biz annemin hastalığını 3 yıl boyunca bilmemize rağmen durumun önemini anlayamadık. Belki daha erken TMS yapılsaydı hiçbir sorun kalmayabilirdi. Şu anda bilincinin yerinde olması, olayları sağlıklı değerlendirebilmesi bile bizim için olağanüstü bir olay. Buna benzer sıkıntılar yaşayan ailelere, yaşlıların durumunda değişiklik fark ettiklerinde bir an önce doktora gitmelerini öneririm.”