Felç (İnme) ve TMS Tedavisi
Sağlıklı bir bedenin neler yapabildiğini çoğu zaman fark etmez ve sağlıklı iken sıhhatin de ne kadar önemli olduğunu pek değerlendiremeyiz. Parkta ağaçlar içerisinde bir yürüyüş yapmak için bacaklarınız, masadaki su dolu bardağa uzanmak için kollarınız kusursuz bir şekilde çalışır. Felç, bedenin yeteneklerini en çok kısıtlayan hastalıklardan biridir. Gözünüzün önüne gelen saçı geriye atmak ya da kaşınmak için bile bir başkasının yardımına ihtiyacınız olur. Düşünün ki yemek yemekten banyo yapmaya kadar sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için bile ne kadar çok eylem gerekli. Aslında sağlıklı bir insanın, sadece bu eylemleri ağrı sızı çekmeden gerçekleştirebildiği için bile minnettarlık duyması lazım.
Şimdi bir de tam tersini düşünelim. Birçok kişi için yatalak kalmak veya başkalarının yardımıyla yaşamak fikri, ölmekten daha ürkütücüdür. Ama eğer bir şekilde felç olduysanız artık bu ümitsiz düşünceleri sürdürüp durmanın kimseye bir yardımı olmayacaktır. Bu durumdaki hastalar ve bu hastaların bakımını üstlenen kişilerin yaşayacakları zorlukların üstesinden gelebilmeleri için psikolojik yardım ve ailenin desteği büyük önem taşır. Çok zorlayıcı olan bu tecrübe için TMS gibi yeni yöntemlerle tedavi imkânlarının ortaya çıkması, tıbbın her geçen gün ilerlemesi oldukça umut veren faktörler.
Felçli hastaların ve ailelerinin yaşadıkları zorlukları ve üzüntüleri çok yakından görmüş bir hekimim. Aynı şekilde iyi bir doktor ve tedavi planının yanı sıra kişinin yaşı ne olursa olsun moralini yüksek tutmasının, hayata bağlı kalmaya devam etmesinin, hastalıkları yenmekte çok kolaylıklar sağladığını da gözlemleme şansım oluyor. İyileşme süreci, kişinin sahip olduğu diğer hastalıklara, yaşına, kendine iyi bakıp bakmamasına göre birçok değişkenden etkilenir. Bu satırların okuru, felç hastalığını yenmenin yolunu arayan veya felçli yakınına nasıl daha fazla yardımcı olacağını araştıran biriyse umuda, yaşam sevincine ve sabra ihtiyacınız olduğunun altını çizmek isterim. Hareket edemeyen, yemek yemekte zorlanan belki de konuşamayan biri için bu tavsiyelerin kolay olmadığını da biliyorum. Ama Bu dünyadaki görevin ‘’yaşıyorsan bitmemiştir”. Yapabildiğiniz tek şey nefes almak olsa da yaşamdan hiç vazgeçmemek gerekiyor.
İlk Soru, Hep Böyle Mi Kalacağım?
Felç nasıl meydana gelir, görülme sıklığı nedir ya da nasıl tedavi edilir konularına değinmeden önce hastalardan ve yakınlarından duyduğumuz ilk soruyla başlamak istiyorum. Bu durum geçici mi yoksa iyileşmek mümkün mü? Felç vakalarında hastanın hızla sağlık merkezine ulaştırılması ve tedaviye alınması, iyileşmeyi direkt etkileyen bir husustur. Ancak felce sebep olan hastalıklar ve felcin ne şiddette ortaya çıktığı da önemlidir. Ne kadar iyileşme beklenebileceği, kişinin durumuna göre ve çeşitli tetkikler sonucu ortaya konabilir. Beyin damarlarındaki tıkanıklığın sakat kalmak gibi sonuçlara neden olabileceği de akılda tutulmalıdır. “Hep böyle mi kalacağım?” sorusunun yanıtı, felç olana kadar nasıl bir yaşam sürdüğünüz, hastalıkla karşılaştığınız ilk saatlerde hastaneye ulaşmanız, iyileşmek için verdiğiniz çaba, kullanılan tedavi teknolojileri ve elbette tedavinizi yürüten doktorların katkıları ile ortaya çıkacaktır.
Felci Tanıyalım
Sakatlık sebepleri arasında ilk sıralarda yer alan felç, beyne giden bir damarın patlaması (beyin kanaması) veya tıkanmasıyla (cerebral tromboz, cerebral emboli) oluşur. Bu tıkanıklık sonucu beyindeki dokulara kan ve dolayısıyla oksijen ulaşamaması -sadece birkaç dakikada sürse bile- önemli ve kalıcı hasarlara sebebiyet verebilir. Felç ya da inme olarak adlandırılan bu durum aniden gelişir ve çeşitli belirtiler meydana getirir. Tıkanmalı (iskemik) felç yüzde 85, kanamalı felç ise yüzde 15 civarında görülür. Diğer taraftan felç vakaları, çeşitli beyin travmalarına bağlı olarak da ortaya çıkabilirler. Tıkanmalı felçlerde herhangi bir ağrı olmazken, kanamalı felçlerde hafiften şiddetliye kadar değişik oranlarda ağrıdan şikayet edilebilir.
Felç riskini tetikleyen birçok faktör vardır. Bunlardan en önemlisi yüksek tansiyondur. Felçlerin yüzde 50′si yüksek tansiyona bağlıdır. Şeker hastalığı, yüksek kolesterol, kan basıncını yükselten ani sıcaklık değişiklikleri, sigara kullanımı ve uzun süre güneşte kalma birer risk faktörü olarak sayılabilir. Stres kendi başına olmasa da tansiyonu ve kan pıhtılaşma sürecini olumsuz yönde etkilediği için riski tetikleyen bir faktör olarak sayılabilir. Östrojen damarların sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Bu yüzden menopoz dönemindeki kadınların hormon tedavisi felç riskini azaltmaktadır.
Sigara kullanan bir kişi aynı zamanda yüksek tansiyon hastasıysa ve egzersiz yapmıyorsa normal insanlardan çok daha fazla risk altındadır. Bu yüzden risk faktörlerini en aza indirmek büyük farklar oluşturacaktır
Felçler beyinden kaynaklanıyorsa güç kaybı, hasarlı bölgeye göre vücudun sağ veya sol tarafında yüz, kol ve bacakta aynı anda ortaya çıkar. Omurilik felçlerinde ise güç kaybı, hasarlanan omurilik bölgesine göre değişmekle birlikte yüzü içine almadan, her iki kol ve bacak veya sadece her iki bacakta ortaya çıkar. Ayrıca fıtıklara bağlı sinir kökü basısına bağlı olarak ağrılı kol veya bacak felçleri de olabilmektedir.
Sinir hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkan felçler (nöropatiler) ise o sinirin gittiği kasların işlevlerini yapamaması nedeni ile sadece o kaslarda veya kas gruplarında izlenmektedir.
Kas hastalıklarına bağlı felçler ise tüm kaslarda veya bazı kas gruplarında ortaya çıkar. Bu durumda güç kayıpları da sıklıkla vücuda yakın olan kaslarda izlenir. Sinir harabiyetlerine ve kas hastalıklarına bağlı felçlerin belirlenmesinde elektrofizyolojik testler (EMG) büyük önem taşır. Kas hastalıklarına bağlı felçler, aniden oluşmaz; belirli bir süreç dahilinde yavaş yavaş gelişir. Klinisyen öykü ve muayene bulguları ile beraber görüntüleme yöntemlerini (MRI, tomografi) ve elektrofizyolojik incelemeleri (EEG, EMG) kullanarak kolayca tanıyı koyabilir.
Kişide kusma, vücudun herhangi bir kısmında uyuşma, his kaybı, konuşamama, görme kaybı gibi problemler ortaya çıkabilir. Felçten şüphelenildiğinde bazı belirtilere bakmak fikir verecektir. Hastanın yüzünde simetri kaybı, ağız ve yüzde bir yana sarkma meydana gelebilir. Kişi konuşamayabilir, gülemeyebilir. Ancak buradaki önemli nokta şudur: Beyin ve beden arasında çapraz bir ilişki vardır. Beynin sol lobunda bir hasar meydana geldiğinde bu hasar vücudun sağ kısmını, sağ loptaki hasar vücudun sol kısmını etkileyecektir. Hastadan yatay pozisyonda iken iki kolunu ya da her iki ayağını birden kaldırmasını istediğinizde, felçli tarafı ya hiç kaldıramayacak ya da sağlam tarafa göre daha az havada tutabilecektir. Bu tip belirtiler olduğunda çok hızlı şekilde sağlık kuruluşlarına ulaşmak önemlidir.
Felç Tedavisi
Felç tedavisinde asıl olay, felci oluşturan nedene bağlı olarak tedavi stratejisi geliştirmektir. Tıkanmalı felçlerde, tıkalı olan damarı açmak için kan sulandırıcı ilaçlar ilk andan itibaren kullanılmaya başlanır. Ayrıca tıkalı damar bölgesinde oluşan beyin ödemini düzelten tedaviler de önemlidir. Eğer bir hipertansiyon durumu var ise kan basıncını kontrollü bir şekilde normale getirmek de tedavinin bir parçasıdır. Ancak kan basıncı yükselmesinin, tıkalı olan damarı açmak için vücut tarafından bir refleks savunma olayı olarak özellikle yapıldığının da altını çizmek isterim. Bu durumda kan basıncının ani ve hızlı düşürülmesi, zaten kan dolaşımının yetersiz olduğu beyin bölgesinin daha da hasarlanmasına ve tablonun ağırlaşmasına neden olabilir. Diğer taraftan kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı ve sigara alışkanlığı gibi risk oluşturan faktörlerle de mücadele etmek gerekir.
Beyin kanamasına bağlı felçlerde ise tedavi, kanamanın kontrolü, eğer varsa kanama bölgesindeki ödemin ilaçlarla veya ameliyatla ortadan kaldırılması ve genel tıbbi takip üzerine yoğunlaşır. Gerek tıkanmalı felçlerde gerekse kanamalı felçlerde akut dönem atlatılıp, yoğun bakım şartları düzeldikten sonra rehabilitasyon çalışmaları üzerinde durulmalıdır.
Felç tedavisinde TMS (Manyetik Uyarı Tedavisi - TMU)
Son yıllarda yapılan Dünya ve Avrupa Serebrovasküler Hastalıkları Kongreleri’ne giden meslektaşlarım, felç tedavilerindeki en güncel gelişmenin, tedavideki TMS uygulamaları olduğunu hayretle görmektedirler. Hep söylediğimiz gibi, TMS uygulamaları son yılların en gözde ve modern tedavilerinden biridir.
Sonuç olarak felçli hastalara ilk (akut) dönem tedavisinden sonra uygulanacak Transkranial Manyetik Stimülasyon’un(TMS), tedavide ve dolayısıyla iyileşmede çok önemli gelişmeler gösterdiği artık herkesçe bilinmektedir. Bir çok araştırma merkezinde felçli hastalara TMS uygulanarak ve sahte akım verilerek uygulanan çiftli çalışmalarda, TMS tedavisi alan grupların diğerlerine göre çok daha hızlı ve tatminkar düzelmeler gösterdiği tespit edilmiştir. TMS tedavisi alan hastalarda felçli olan beden kısmında şaşırtıcı bir şekilde düzelmeler olmakta, hastaların konuşma ve dil becerileri artmakta, zihinsel yetenekleri yükselmektedir.
TMS uygulamaları direkt olarak MRI’da belirlenen hasarlı bölgeye yapılmalıdır. Bu genelde sağ ya da sol frontoparieatal bölge yani motor bölgesi olmaktadır. Ancak lezyon nerde ise o bölgeye uygulanmalıdır. Tıkalı olan damar bölgesine olan TMS uygulamasının, tedavi edici çok büyük artı faydalar gösterdiği SPECT yöntemi ile de ispatlanmıştır. Bu yöntemle TMS uygulanan beyin bölgesinde kan dolaşımının arttığı ve o bölgedeki metabolizmanın yükseldiği tespit edilmiştir.
Tedavi, lezyon bölgesi üzerine 5 ya da daha yüksek hz’lerde olmalıdır. Diğer taraftan yapılan ileri araştırmalarda hasarlı tarafın tam karşısındaki sağlam bölge aktivitelerinin normale göre daha fazla arttığı ve bunun refleks olarak geliştiği bildirilmektedir. Bu yüzden artmış bu aktivitenin biraz azaltılarak normale getirilmesi de önemlidir. Bu yüzden örneğin sol tarafından felç olduğu için sağ motor bölgede hasarı olan bir kişiye, yüksek frekanslı bir uygulama yapılırken, sağlam olan sol motor bölgeye de artmış olan aktiviteyi düşürmek için düşük frekanslı bir tedavi uygulanmalıdır. Böylece beyin, hasarlı bölgedeki fonksiyonlara da ağırlık vermeyi öğrenecek, bu bölgedeki merkezlerin tekrar devreye girmesi için çaba sarf edilecektir.
Aynı şekilde omurilik felçlerinde de, eğer omurilik bütünlüğü bozulmamış ise, hasarlı bölgeye uygulanan TMS seansları hastaların iyileşmelerine ve yürümelerine büyük katkı sağlamaktadır.
Merkezimizde birçok hastaya uyguladığımız TMS programı ile yaşam kalitesinin çok arttığını ve fiziksel maluliyetlerin olabildiğince asgariye indiğini mutlulukla gözlemlemekteyiz. Hiç kuşkusuz ki, felç geçirerek yatağa bağımlı olan hastaların, kendi başlarına yürüme fonksiyonlarını kazanmaları ve günlük aktiviteleri bağımsız olarak yapabilmeleri tedavideki en büyük hedeftir. Sonuç olarak şunu söylemeliyim ki, TMS tedavisi felçli hastaların mobilize olmasında ve yaşam kalitelerinin yükselmesinde en büyük faktörlerden biri olarak tedavi literatüründe kesin olarak yerini almıştır. Özetle, TMS tedavisi, hastayı, diğer tedavilerle düzelebileceği maksimum iyileşmenin çok daha ötesine götürmekte, olması gerekenden çok daha üst düzey bir iyileşme sunmaktadır.
“Uzun zamandan beri tansiyon hastasıyım. Bir sabah aniden şiddetli bir baş dönmesi ve mide bulantısı ile uyanarak kusmaya başladım. Ayağa kalkmak istedim ama kalkamadım! Sonra sol tarafımın felç olduğunu fark ettim. Evdekiler büyük bir korku ile beni apar topar bir hastaneye götürdüler. Orada damar açıcı serum ve ilaçlar uygulandı. Ama ben bir türlü toparlayamadım. Sol tarafımdaki felç devam ediyordu. Doktorlar uzun süreli bir tedavi gerektiğini ve belki de bir daha hiç yürüyemeyeceğimi belirtiyorlardı. Bu esnada hastanede yatarken yoğunluk olması nedeniyle daha sonraki fizik tedavim için sıra almam istendi. Böylece aynı hastanenin fizik bölümündeki sıraya yazıldım. Günler geçmesine rağmen baş dönmesi ve felç halimde bir düzelme olmuyordu. Bir yakınımın tavsiyesi ile oradan taburcu olarak, Dr. Mehmet Yavuz’a gittim. Doktor Mehmet Yavuz'un takibinde tekrar hastaneye yattım. Orada bana TMS tedavisi uygulandı. Baş dönmem şaşırtıcı bir şekilde hızla düzeldi. Seanslara devam ettikçe felçli tarafım da düzelerek önceleri yardımla daha sonra da kimsenin yardımı olmadan yürümeye başladım. TMS seansları bittikten 10 gün sonra kendimi çok iyi hissediyordum. Bu sırada daha önce gün aldığım önceki hastanenin Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden arayarak beni çağırdılar. Oraya gittiğimde daha önce beni muayene eden doktorlar çok şaşırdı: Nasıl böyle düzelebilirsin? Biz seni sedye ile bekliyorduk dediler.
****
“Elazığ’da tansiyonumun aniden çok düşmesi nedeniyle felç geçirdim. Sol tarafım hiç tutmuyordu. Tam 11 ay boyunca Elazığ’da çeşitli fizik tedavi merkezlerinde tedavi gördüm. Sonrasında bana doktorlar tarafından, “Bundan sonra düzelme olmaz. Şimdiye kadar ne derece düzeldiyse o şekilde kalır” dendi. Moralim çok bozulmuştu. Yaşama ve iyileşmeye karşı tüm inancımı kaybetmiştim. Gencecik yaşta felç kaldığımı ve başkalarına muhtaç olarak yaşayacağımı düşündükçe kahroluyordum. En az iki kişi yardım ettiğinde, zar zor bir adım atabiliyordum. Kendi başıma ayakta durmam imkansızdı. Bir daha asla yürüyemeyeceğimi düşünerek bunalıma girdim. Eşim de bu duruma çok üzülüyordu. İnternette, ‘Acaba felç konusunda yeni gelişmeler var mı?’ diye araştırırken REEM merkezini tavsiye eden bir yazıya rastladım. Ve son bir umut diyerek İstanbul’a geldim. Burada beni Dr. Mehmet Bey muayene etti ve filmlerime baktı. Ve bana ‘Şimdiden çok umut vermek istemiyorum. TMS tedavisi ile yürüyecek duruma gelme ihtimalin mevcut ancak etkisiz de kalabiliriz’ dedi. Ben de ‘Olsun. Ben bu tedaviyi denemek istiyorum’ dedim. 20 seans TMS ve Magnetoterapi aldım. Şimdi bu tedavinin üzerinden sadece 1 ay geçti. Allah’a şükür çok mutluyum. Yardımsız yürüyebiliyorum. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum. Üstelik uyku bozukluğum ve bunalımlı halim de düzeldi.”