Madde Bağımlılığı ve TMS

Bağımlılık Beynin Bir Hastalığıdır

1897 yılında Alman kimyager Felix Hoffman, çalıştığı ilaç firmasının AR-GE laboratuarında çok önemli bir keşfe imza atmış ve aspirini bulmuştu. Bu, tıp dünyası için çok önemli bir gelişmeydi. Bu yeni ilaç doktorların işini kolaylaştırdı. Ağrısı olan her hastaya aspirin vererek onları mutlu ediyorlardı. İlaç şirketi, bu önemli buluşun coşkusunu yaşarken, kimyager Felix çoktan yeni bir ilacın sentezi üzerinde çalışmaya başlamıştı. Firma sahibi Adolf Bayer ona, morfinden sentezlenen ve kodein benzeri daha az bağımlılık oluşturacak yeni bir ilacın geliştirilmesi talimatını verdi. Morfin çok güçlü bir ağrı kesici idi ama inanılmaz bağımlılık oluşturuyordu. Bu nedenle bağımlılık oluşturmayacak ve aspirinin etki göstermediği daha şiddetli ağrılarda kullanılabilecek yeni bir ilaca ihtiyaç vardı. Anlaşılacağı üzere afyondan morfin, morfinden eroin sentezleme yolculuğunda her şey başlangıçta toz pempe idi. Nitekim eroin, tüplerin dibinde saf kristaller şeklinde ilk sentezlendiğinde, aspirinden daha büyük bir mutluluğa neden olmuştu. İlaç şirketi üst üste gelen bu keşiflerle adeta zafer sarhoşu oldu. Patronlar ve bilim adamları, şirketin geleceğinin çok parlak olduğundan emindi. Yeni ilaç kanser hastalarının ağrılarını anında durduruyor, veremli hastaların müzmin öksürüklerini derhal ortadan kaldırıyordu. Şirket, insanlık için çok önemli bir buluşa imza attığını düşünüyordu. Şirketin çalışanları, deneme aşamasındaki ilacı test amaçlı kullandıklarında kendilerini kahraman gibi hissettikleri için ilaca (İngilizce kahraman anlamına gelen Hero sözcüğünden esinlenerek) “Heroin” ismini verdiler. O zamanki adıyla Heroin yani eroin, sadece bir hafta eczane raflarında serbestçe kalabildi. İnsanlar bu yeni ilaca adeta saldırdılar. Eczane önlerinde kuyruklar oluştu. İlacın niteliği ortaya çıkar çıkmaz doktor reçetesi olmadan verilmesi yasaklandı. Bir süre sonra da tamamen raflardan kaldırıldı. Ama maalesef, önceleri olağanüstü bir ilaç olduğu zannedilen bu şeytani buluşun insanların kanına girmesi ve onları zehirlemesi için bu bir hafta yetti. Dünyanın en yıkıcı, en tahripkar ve ölümcül uyuşturucusu, işte böyle iyi niyetlerle keşfedilmişti.

Bağımlılık, herhangi bir maddeyi, verdiği zararlara rağmen kullanmaya devam etmek; kumar oynamak gibi yaşamı olumsuz etkileyen bir davranışı, sonrasında pişmanlık doğuracağını bilerek sürdürmektir. Sigara, içki, uyuşturucu, bilgisayar ve bahis oyunları, tatlı, lüks ürünler, alışveriş, egzersiz, seks ya da aşk… Etrafımızda bağımlılık oluşturan pek çok etken var ve sayıları her geçen gün artıyor. Son yıllarda Bonzai gibi daha önce adını duymadığımız uyuşturucularla, bağımlılık yapan maddelere yenilerinin de eklendiğini biliyoruz. Bu maddelere erişmenin kolay olması bağımlılık yaşını oldukça düşürdüğünden çocukluk çağında bağımlıların oluşmasına neden oluyor.

Bağımlılık oluşturan maddelerin verdiği kısa süreli sahte suni keyif başta cazip gelse bile bir de madalyonun diğer yüzü var. Bonzai ile “ölüm tribine” girmiş bir gencin yaşadıkları, sigara nedeniyle bacağı kesilmiş ya da alkol yüzünden işinden kovulan bir insanı bekleyenler, zararın boyutları hakkında fikir vermeye yetecek düzeyde. Tüm bunlara bir de bu kişilerin ve ailelerinin çektiği sıkıntılar eklendiğinde tablonun gerçek büyüklüğü ortaya çıkıyor.

Bağımlılığa Zemin Hazırlayan Etkenler

Kişinin bağımlılık geliştirmesinin arkasında pek çok etken var. Bu etkenlere göz atmak hem çocuklarımızı hem de kendimizi anlayıp farkındalık geliştirmek açısından yararlı olacaktır.

Merak: Pek çok bağımlılık hikâyesi, “Bir kere denemekten zarar gelmez” düşüncesi ile başlar. Arkasına sığınılan bir diğer cümle ise “Herkes kullanıyor” ifadesidir. Ailesinde ya da çevresinde bağımlı bireyler olan kişilerin uyuşturucu maddelerle tanışması ve kullanma ihtimali yükselmektedir. Merak faktörü, bağımlılığa giden yolun ilk adımıdır. Kişi önce merak eder, sonra bir kez denemek ister. Pek çok kişi, işin bu aşamasında, kendisinin asla bağımlı olmayacağına inanır. Bağımlılık geliştikten sonra, bir süre “İstediğim zaman bırakırım” denir. Birkaç başarısız denemeden sonra da iş işten geçmiş olur ve artık “İstesem de bırakamıyorum” noktasına varılır. En iyisi bir kere bile denememek, bedeni bu zorlu sürece hiç sokmamaktır.

Özenti: Özellikle alkol ve sigara gibi yasadışı olmayan maddelerde, kişi bu maddeleri kullanarak daha havalı, daha “Cool” görüneceğini düşünebilir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada, her yıl ortalama 5 milyon kişi sigara ve tütün kullanımı nedeniyle hayatını kaybediyor. 2025 yılı için yapılan tahminler, sigara bağımlılarının sayısının 1.6 milyara ulaşacağını söylüyor. Bu bağımlıların yüzde 85 gibi büyük bir bölümünün düşük-orta gelir seviyesindeki gelişmekte olan ülkelerde olacağı tahmin ediliyor. Yani başlangıçta gençlerin çok havalı bulduğu görüntüler, gerçekte gelişmemişliğin ifadesi… Ve işin kötü yanı, bağımlılık zamanı, parayı ve bedeni sömürerek kişiyi uzun vadede gelişip zenginleşmekten de alıkoyuyor.

Yanlış İnançlar: Madde kullanımı çoğu zaman eğlenceli bir yaşam biçimiyle özdeşleştirilir. İçki ve sigara kullanmayanlar genellikle “Ot gibi” sıkıcı bir yaşam sürdükleri; kafa yapan maddeleri kullanmayanlar “Yaşamadıkları” söylenerek arkadaş ortamlarında dalga konusu olabilirler. Yetişkin insanlar, bu tip negatif yönlendirmelerden genellikle etkilenmeyeceklerdir. Ancak gençler için aynı şeyi söyleyemem. Arkadaşlar arasında kabul görmek için tadından hoşlanmasalar bile madde kullanımına başladıklarını anlatan birçok genç tanıdım. Eğlenceli yaşam ile madde kullanımının özdeşleştirilmesi gerçekten çok sakıncalı. Bu kadar zararlı alışkanlıkların yaşamdan keyif almanın tek yoluymuş ya da stresin veya üzüntünün çaresiymiş gibi sunulması hem tehlikeli hem de yanlıştır.

Esrar gibi bitkisel maddelerin, bağımlılık yapmayacağına dair inanış da kesinlikle doğru değildir. Bağımlılık için bir maddenin doğal ya da kimyasal yöntemlerle üretilmesi fark etmez. Esrar bağımlılık yapan bir maddedir ve gençlere zararsız gibi gösterilmesini mutlaka önlemek gerekir.

Sorunlardan ve Hayatın Gerçeklerinden Kaçış: Genç ya da yetişkin her insanın göğüslemek zorunda olduğu ve kimi zaman içinden çıkamadığı sorunları olabilir. Bu sorunları çözmenin her zaman kolay olmadığını biliyorum. Eğer aile bağları zayıfsa, kişinin destek alabileceği, akıl alabileceği birileri yoksa iş daha da zorlaşır. Böyle durumlarda alkol ya da uyuşturucu maddeler ile sorunlardan kaçmak bir çözüm olmadığı gibi bağımlılığın ortaya çıkardığı birçok sıkıntıyı da beraberinde getirir. Madde bağımlısı kişilerin, madde temin edebilmek için hırsızlık, seks işçiliği gibi suçlara karışabildiklerini üzülerek görüyoruz. Bağımlılığın kendisi maddi ve manevi kayıplara neden olan bir sorunlar yumağıdır. Çözümünü ise dostlarınızla konuşarak, gerekiyorsa uzmanlardan yardım isteyerek bulmaya çalışmanız gerekir.

Risk Faktörleri: Madde bağımlılığı konusunda özellikle ergenlik dönemindeki gençler risk altındadır. Olumsuz yaşam koşulları, kişiyi madde kullanımına yatkın hale getirebilir. Yoksulluk, aile içi şiddet ve cinsel istismar, eğitimsiz ya da az eğitim almış ebeveynlere sahip olmak, parçalanmış aileler, ilgisiz ya da çok sert anne-babalar, kişiyi madde kullanmaya itebilir. İçe kapanık kişilik, borderline kişilik yapısı, sinirlilik, suça yatkınlık gibi karakter özellikleri de bağımlılıklarda etkili olabilmektedir. Ekonomik düzeyi yüksek çevrelerde veya şöhreti yakalamış bazı kişilerde, doyum ve tatminsizlik nedeniyle eğlenceye hatalı ve abartılı bir yaklaşım, buna paralel olarak madde kullanımı gelişebilir. Ekonomik problemleri olmayan ancak sevgisiz büyüyen gençlerde de aynı tehlike söz konusudur.

Uyuşturucunun Askerleri; Endorfin ve Dopamin

Sigara, alkol ve madde bağımlılığı konusunda yapılan araştırmalarda endorfin, dopamin, seratonin, GABA, epinefrin gibi maddeler ön plana çıkmaktadır. Endorfin çok güçlü bir ağrı kesici ve haz duygusu oluşturan bir maddedir. Aslında tüm uyuşturucuların temel özelliği, beyindeki endorfin reseptörlerini harekete geçirerek bol miktarda endorfin salgılanmasına neden olmasıdır. Böylece kişi tehlikeli bir şekilde aşırı öforik, keyifli bir moda girer. Ama sonradan hayatını cehenneme çevirecek bu keyif ve mutlu hayal dünyası fazla uzun sürmez. Bir süre sonra dışarıdan uyuşturucu yoluyla alınan endorfinden dolayı, vücut kendi endorfinini üretemez hale gelir. Halbuki endorfin, olur olmadık her şeyden ağrı duyulmaması ve mutlu bir yaşam için, vücut tarafından üretilmesi gereken bir maddedir. Böylece kişi sürekli dışarıdan endorfin alma ihtiyacı hisseder. Karşı koyulması oldukça zor, anormal bir arzu duymaya başlar. Ancak en tehlikelisi de suni yollardan alınan, endorfin uyaranların (uyuşturucuların) gittikçe tolerans geliştirmesi yani her geçen gün alınan uyuşturucu dozunun yükselmesidir. Bu durum kişiyi, maddi ve manevi iflasa götürür. Uyuşturucu alınmadığında, endorfinin ağrı kesici etkisi ile vücut korunamadığından inanılmaz kas ve eklem ağrıları, baş ağrıları hissedilir. Ve bir süre sonra da kişi uyuşturucuyu keyif amaçlı değil, yoksunluk belirtilerinden kurtulmak için aramaya başlar. Artık kısa zevk dönemi bitmiş, belki de hayat boyu sürecek işkence dönemi başlamıştır.

Dopamin, hareketlilik ve coşku üzerinde etkili bir kimyasaldır. Kişi depresyona girdiğinde beyinde dopamin ve serotonin salgıları azalır. Dopamin, haz duygusu verir. Madde kullanmayan kişilerin beyni sabit bir dopamin üretirken, bağımlılarda normalin üzerinde dopamin salgılanır.

Maddenin etkisiyle dopamin fazla salgılanınca beyin, kendini korumak için dopamin reseptörlerini azaltır. Akşamdan kalma kişilerde olduğu gibi kişinin alkol aldığının ertesi günü normalden daha kötü hissetmesinin sebebi budur. Bağımlı kişi aynı hazzı yeniden yaşamak için kullanılan dozu artırmaya yönelecektir. Madde bağımlılığıyla ilgili yapılan araştırmalarda dopamin D2 reseptörlerinin eksikliği ile ödüllendirmeye duyarlılıkta azalma oluştuğu yönünde bulgular elde edilmiştir.  Madde kullanımı beyinde glutomat, seratonin ve GABA (Gama Amino Bütirik Asit) gibi nörotransmitterleri etkileyerek doğal işleyişi bozmak suretiyle kişiyi yeniden madde kullanmaya yatkın hale getirmektedir.

Bonzai Hafife Alınmamalı

Bağımlılık meydana getiren maddeler, alkol, tütün, esrar, opiat (eroin), kokain, amfetamin, halüsinojen, uçucular (çakmak gazı, bali, tiner) olarak sıralanabilir. Son zamanlarda gençler arasında hızla yayılan en tehlikeli madde ise bonzai.  Esrar gibi bonzai de hafife alınıyor ve ağır sonuçlar veriyor. Bonzai, bitki tozlarına bazı kimyasal maddelerin emdirilmesi suretiyle oluşturulmuş sentetik bir uyuşturucudur. Jamaica, Spice, K2 gibi farklı isimlerle de satışa sunulduğunu biliyoruz ama bu sentetik uyuşturucuya karıştırılan kimyasallar ve bunların uzun süreli etkilerinin neler olabileceği tam olarak bilinmiyor. Maalesef bonzai, arkadaş ortamlarında ve eğlence merkezlerinde “Sigara gibi bir şey, müthiş kafa yapıyor, zaten birçok ülkede yasal bir madde, hadi bir fırt çekip eğlenelim’’ diye sunuluyor. Bu yolla birçok genç kandırılıp zehirleniyor.

Meydana getirdiği tahribat nedeniyle eroin ile eş tutabileceğimiz bonzai, beynin muhakeme ve idrak yeteneğini yitirmesine neden oluyor. Uzun süreli kullanımda Alzheimer benzeri demansiyel sendromlar oluşturuyor. Kokusuz olması, çok ucuza ve kolay temin edilmesiyle tehlikeli bir şekilde yaygınlaşmış durumda. Öğrencilerin teneffüslerde bile kullanıp sakinleştirici muamelesi yaptığı bonzai ile mücadele için hepimizin özellikle de eğitimcilerin çok dikkatli olması gerekli. Öğrencilerin ders aralarında neler yaptığı, okul çevrelerinde dolaşan satıcıların önlenmesi, öğrencileri madde kullanımına iten faktörlerin ailelerle işbirliği halinde ortadan kaldırılması gibi konularda okul idarecilerinin ve eğitimcilerinin çok dikkatli olması lazım.

Bonzai, ilk kullanımdan itibaren bağımlılığa neden olabilen ve kullanım dozu hızla artırılan bir uyuşturucu. 7-8 ay gibi kısa bir süre içinde, kullanılan miktar, ilk miktarın 20-30 katına ulaşıyor. Bu beyni iflas ettiren bir etki doğurduğu gibi kullanan kişilerin hayatlarının sadece bu madde etrafında dönmesine neden oluyor. Bağımlı, bütün vaktini maddeyi temin etmek için harcamaya başlıyor.

Bonzainin etkileri, son derece ağır. Kullanım sırasında kişide panik atak benzeri etkiler ortaya çıkar. Kalp çarpıntısı, nefessiz kalma ve ölüm korkusu hisleri yaşanır. “Ölüm tribi” olarak adlandırılan halde, kalp atışları anormal bir şekilde yükselir ve kimi zaman da yüksek ritme dayanamayıp durur. Özellikle gençlerde ölümün kalp krizinden olduğu hallerde, bonzai kullanımı olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bonzai kullanan kişilerde duygu durum bozukluğu, depresyon, anksiyete, içe dönüklük, yalnız kalma isteği, tedirginlik, aşırı korku, unutkanlık, sinirlilik ve agresiflik oluşur.

Madde Ve Alkol Bağımlılığının Tedavisinde TMS

Depresyon ve panik atak tedavisinde ağırlıklı olarak uygulama yaptığımız sol dorsolateral prefrontal korteks bölgesi, bağımlılığın kırılması ve maddeye olan tutkunun azaltılması konusunda da önemlidir. Her şeyden önce şurası bilinmelidir ki; bağımlılık tedavisinde kişinin maddeden uzaklaşmayı ciddi ve samimi bir şekilde istemesi de çok önemlidir. Hiçbir bağımlılık tedavisi, kişinin ısrarlı bırakma isteği olmadan başarıya ulaşamaz. En az bir sene maddeden uzak durulmadıkça da tedavinin gerçekleştiği düşünülemez. Uyuşturucunun beyinde meydana getirdiği hasarların düzelmesi ise yıllarca sürebilir hatta bazen tamamen iyileşme olmayabilir. Uyuşturucunun bırakılması ile birlikte, beynin nörotransmitter-hormonal dengesinin yeniden düzene girmesi genellikle bir seneden önce olmaz. Bu nedenle uyuşturucu bırakıldıktan sonraki bir sene oldukça kritiktir. Bir seneyi temiz olarak geçirenlerin maddeden uzak durma konusundaki başarıları büyük oranda gerçekleşmiş olur. Yine de maddeye karşı duyulan özlem yıllarca sürebilir.

Uyuşturucular içerisinde kokainden de kısaca söz etmek yerinde olur. Kokain hem endorfin hem de dopamin reseptörlerini etkileyen oldukça tehlikeli ve yüksek bağımlılık oluşturan, genellikle sosyoekonomik düzeyi yüksek kesimlerde yaygın olan bir uyuşturucudur. Sadece ABD’de iki milyonun üzerinde kokain bağımlısı vardır. Yapılan bilimsel araştırmalar, sağ prefrontal bölgeye olan yüksek frekanslı manyetik uyarıların kokain bağımlılığını tedavi etmek konusunda çok önemli bir görev icra ettiğini göstermektedir. Dolayısıyla kişide bir kokain bağımlılığı söz konusu ise tedavi yeri sol değil, sağ prefrontal korteks olmalıdır. Buna mukabil sol prefrotal bölgesinden yapılan tedavi girişimlerinin de etkili olduğu bazı vakalar, araştırmacılar tarafından bildirilmektedir. Bu nedenle kokain bağımlılığında sağ prefrontal bölgeye olan uygulamalardan sonuç alınamadığında, sol taraftan da tedavi denemesi yapılmalıdır.

Alkol bağımlılığında ise uygulama yeri, sol prefrontal korteks ve sol göz bölgesinin üzerindeki alın bölgesi (orbitofrontal korteks) olmalıdır. TMS ile alkole duyulan ihtiyaç azalmakta ve kişinin alkolden uzak durma direnci yükselmektedir. Nitekim bazı araştırma merkezlerinde alkol bağımlısı kişiler iki gruba ayrılarak, bir gruba sahte elektrik akımları verilmiş, diğer gruba ise TMS uygulamaları yapılmış ve TMS uygulamaları alan grubun kontrol grubuna oranla önemli düzeyde alkolden uzaklaşabildiği tespit edilmiştir.

Diğer taraftan TMS uygulamalarının sadece bağımlılık tedavisinde değil, aynı zamanda yeme bozukluğu ve obezitede de faydalı sonuçlar verdiği bildirilmektedir. Nitekim İngiliz bilim adamlarının sürekli yeme bağımlılığı olan 28 obez kadın üzerinde yaptıkları araştırmada, TMS seanslarının yeme isteğini ve öğün sayılarını ciddi düzeyde azalttığı tespit edilmiştir. 2014 yılında Almanya’da yapılan diğer bir araştırmada ise, TMS uygulamalarının, nikotin, alkol ve ilaç bağımlılığı bulunan hastaların kontrol yetilerini geliştirmekte ciddi düzeyde başarılı sonuçlar verdiği görülmüştür.

M. Brall ve meslektaşları, 2014 yılında dünya üzerinde çeşitli ülkelerde yapılmış, yaklaşık yüzün üzerinde araştırmayı inceleyerek yaptıkları geniş taramalı analiz sonucunda, TMS seanslarının, sigara ve alkol bağımlığının yanı sıra esrar, kokain, metamfetamine, bonzai ve eroin gibi uyuşturucu bağımlılıklarında da ciddi bir alternatif tedavi yöntemi olduğunu bildirmişlerdir. Bu nedenle TMS, bağımlılık kliniklerine de önerilen bir tedavi modeli olarak görülmektedir.

×

Merhaba!

WhatsApp üzerinden görüşmek ve bilgi almak için alttaki logoya tıklayarak bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz.

× Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?