Multipl Skleroz (MS) ve TMS

Multipl Skleroz Hastalığı ve TMS

Bu hastalığa “Multipl” denmesinin nedeni, beyin ve omuriliğin birçok farklı alanını etkilemesinden dolayıdır. Belirtileri hafif ya da ağır olabilir. Aniden ortaya çıkabilir ya da kaybolabilir. Belirtiler çok çeşitlidir. Hastadan hastaya değişiklik gösterebileceği gibi, aynı hastada da zaman içinde farklılaşabilir. “Skleroz” denmesinin nedeni ise hastalığın beyin ve omuriliğin hasarlı alanlarında sklerozan plaklar yani sertleşmiş dokular oluşturmasıdır. Özetle MS’in merkezi sinir sistemini oluşturan beyin ve omurilik üzerinde yıkıcı etkilere sahip, kişinin yaşamsal fonksiyonlarını bozan ve ataklarla seyreden bir hastalık olduğunu söyleyebiliriz.

Hastalığın tüm çeşitleri, merkezi sinir sisteminin yangısı (enflamasyonu) ve sinir dokusunu saran özel miyelin proteininin bağışıklık sistemince yok edilmesi ile ilerlemektedir.

MS, vücudun bağışıklık sistemindeki normal işleyişi bozar. Bilindiği gibi normal şartlarda bağışıklık sistemi bizi mikroplara ve hastalıklara karşı korur. Değişik nedenlerle bazen bu sistem vücuttaki normal dokuları da yabancı görmeye başlar ve onlara hücum eder. Hastalık sinir sisteminin farklı bölgelerini farklı zamanlarda etkileyebilir. İlerleyen hastalık kişinin görme, yürüme, konuşma gibi yaşamsal öneme sahip fonksiyonlarını bozar. 

Gençleri Seven Bir Hastalık

Hastalık daha çok genç erişkinlerde görülür. Çocuklarda ve ileri yaştaki kişilerde ise daha nadirdir. MS’de aileleri en çok üzen, genç yaştaki çocuklarının, belki de en verimli olmaları gereken yaşlarda bu hastalığa yakalanmalarıdır. Buna karşın, hastalığı hafif seyreden MS’li kişiler meslek edinebilir, yaşamını devam ettirebilir. MS, travmalardan sonra genç insanlarda en sık görülen ikinci nörolojik bozukluk tipidir. Daha çok 20-40 yaşları arasındaki kişilerde başlayan MS, 50 yaşın üzerindeki kişilerde nadir olarak görülür. Kadınlarda, erkeklerden daha yaygındır.

Türkiye’de 40 binin üzerinde MS hastası olduğu bilinmektedir. Yeni rakamlara bakarak, hastalığın kadınlarda giderek daha hızlı arttığını söyleyebiliriz. Şüphesiz hastalığın yaygınlaşmasında, eskiden sınırlı olan MR tekniklerinin giderek her şehre her aileye ulaşmaya başlamasının ve tanı koymanın kolaylaşmasının da etkisi bulunmaktadır. Anne ya da babadan biri MS’li ise, çocuğun MS olma riski yüzde 3-5;  hastalığın tüm toplumda görülme sıklığı ise yüzde 0.2’dir. Ebeveynlerin her ikisinin de MS’li olması durumunda risk yüzde 30 civarındadır.

Diğer taraftan, özellikle yeni tanı konmuş hastaların internet ortamında bilgi amaçlı forumlardan ya da sitelerden uzak durmalarını ve bunları okuyarak morallerini bozmamalarını tavsiye ederim. Zira MS hastalığı her kişide farklı seyredebilir. Hatta bazen birkaç ataktan sonra bir daha hiç görülmeyebilir. Böyle sitelerde yer alan, son derece karamsar bir dille yazılmış ve toplum genelinde aslında nadir görülen ağır formları ve vaka örneklerini okuyarak lütfen canınızı sıkmayınız. Bu sitelere içlerini dökenler, ne yazık ki okuyuculardaki kaygıyı büyütmenin ötesinde hiçbir olumlu etki bırakmıyorlar. Oysa biz, hastaların birbirleriyle temas içinde olarak moral bulabilecekleri platformlar oluşturulmasından yanayız. 

Sigara İçmek ve D Vitamini Eksikliği, Riski Yükseltir

Araştırmalar hastalığın görülme sıklığının coğrafyaya bağlı olarak değişebildiğini göstermiştir. Kuzey Avrupa ülkelerinde yaşayanlarda oran yüksek iken ekvatora doğru MS’in görülme sıklığı düşmekte, ekvatorda neredeyse hiç rastlanmamaktadır. MS, 40-60 derece güney ve kuzey enlemlerde daha sık görülür.

MS bulaşıcı değildir. Henüz hastalığı önlemenin bir yolu bulunamadığından riski artıran faktörlerden kaçınmak en etkili korunma yöntemi olacaktır. Hastalığın tedavisi yapılabilir ama kesin olarak tümüyle iyileşme garanti edilemez. Tedavi daha çok ilerlemenin durdurulmasına odaklanmaktadır.

MS’in kişiye zarar verme mekanizması farklı şekillerde işleyebilir. Genel olarak yıkıcı etkiler, virüslerin vücuda saldırması sonucu oluşan antikorların bir yandan virüsleri yok ederken bir yandan da bilinmeyen bir nedenden dolayı hedef değiştirerek vücudun kendi hücrelerine yani sinir kılıflarına saldırmalarıyla oluşur. Virüsler vücuda girip hızla hastalık oluştururlar. Öte yandan bazı virüsler, bedene girdikleri anda kendilerini göstermeyip yıllar sonra da ortaya çıkabilir. Hastalık böyle yavaş hareket eden bir virüs sonucu oluşabileceği gibi bedende var olan bir virüse bedenin verdiği gecikmeli tepki nedeniyle de ortaya çıkabilir. İşte bu şekilde çeşitli virüslerin saldırıları, MS’in başlıca nedenlerinden biridir. Ne yazık ki, hangi virüs ya da virüslerin bu hastalığa neden olduğu henüz tespit edilememiştir.

Multipl Skleroz, kişinin kendi bağışıklık sisteminden de kaynaklanabilir. Normal şartlarda immün sistem, bedene giren çeşitli zararlı virüslerle mücadele eder. Eğer herhangi bir hata yapıp, hücrelerini tanımayarak kendine de saldırırsa, dokular zarar görür. Ayrıca iki durumun birlikte gerçekleşmesi de muhtemeldir. Yani zararlı virüslerle mücadele etmeye çalışan bağışıklık sistemi, hem kendi hücrelerine hem de virüslere aynı anda saldırabilir.

MS Hastalığında Belirtiler: 

1-) Hareket Sistemi Tutulunca: Tek kolda, bir vücut yarısında, her iki bacakta, kol ve bacaklarda güçsüzlük, kısmı felçler, kasılmalar, aşırı yorgunluk, konuşma bozuklukları, mesane ve bağırsak kontrol kayıpları.

2-) Duyu Sistemi Tutulunca: Kol ve bacaklarda uyuşma, yanma, duyu azalması, duyuların artması, gövdede duyu azalması.

3-) Beyincik tutulunca; Dengesizlik, ellerde titreme, sarhoş gibi yürüme ve konuşma, hızlı göz hareketleri, ayakta dik duramama.

4-) Göz Siniri Ve Beyindeki Görme Yolları Tutulunca: Bir gözde görme kaybı (optik nörit), renkli görmede bozulma, çift görme, görme alanında kayıplar oluşabilir. Sebebi bilinmeyen optik nöritlerin 5 yıllık takiplerinde hastaların yüzde 50’sinin ikinci bir atak daha geçirdikleri görülmüştür. O halde optik nörit teşhisi alan hastalar tedavi edildikten sonra MS teşhisi yönünden en az 5 yıl takip edilmelidir.

Sözünü ettiğimiz gibi, her hastanın MS hikâyesi farklı olabilir ancak en sık görülen belirtiler, bir veya birkaç ekstremitede güçsüzlük ve çift görmedir.

Belirtilerin Kaybolup Tekrar Alevlenmesi, Teşhiste Belirleyicidir

MS’in tek bir tanısal yöntemi yoktur. Genellikle hastanın öyküsü, nörolojik muayene bulguları, beyin ve omurilik MR sonuçları, bazı durumlarda belden sıvı alınarak bakılan beyin ve omurilik sıvısı bulguları ve bazen de elektrofizyolojik testler bir arada incelenerek tanı konur.

Başlangıçta belirtiler hafiftir ve genellikle kendi kendine kaybolur. Bu nedenle çoğu kişi, doktora gitmeye gerek duymaz. Fark edebileceğiniz gibi, sendeleme, çift görme ya da uyuşma hissi gibi belirtiler, MS dışında birçok farklı hastalık nedeniyle de ortaya çıkabilir. Dolayısıyla kesin MS teşhisi koymak çok da kolay değildir. İlk belirtilerden sonra şikâyetlerin yeniden ortaya çıkması yıllar alabilir. Ama zaman içinde belirtiler sıklaşır ve tablo ağırlaşır. Dolayısıyla çoğu kişi, ilk belirtiler görüldükten yıllar sonra MS hastası olduğunu öğrenir.

MS teşhisi genellikle elde ya da ayakta his kaybı veya titreme ya da felçler oluştuğunda konulur. Bu durumda merkezi sinir sisteminin iki ya da daha çok bölgesi tutulmuş olmalıdır. Üzerinde önemle durduğumuz gibi, belirtilerin ortaya çıkıp, kendiliğinden iyileşmesi ve sonra tekrar alevlenmesi, MS hastalığına özgü bir niteliktir ve tanı koyarken bu özellik öne çıkmaktadır. Genelde klinisyen, merkezi sinir sisteminin farklı bölgelerinde birbiri ile örtüşmeyen bulgular tespit ettiğinde MS’den şüphelenmelidir.

Bununla beraber MS’in 5 ayrı türe ayrıldığını da belirtmek gerekir. Genç yaşta MS olan biri, 10 yıl kadar sağlıklı tutulabildiğinde hastalık kendiliğinden iyileşebilir. Daha zorlu olan ilerleyici ve yineleyen tipteki MS’dir. Her atağın daha fazla hasar vermesi nedeniyle hastaların, MS’in tedavisi ve takibi konusunda özen göstermeleri gerekmektedir.

MS hastalığı çok zengin ve farklı belirtiler vermesi nedeniyle birçok hastalıkla karıştırılabilir ya da birçok hastalık MS zannedilebilir. Örneğin keneler nedeniyle bulaşan ve tedavisi mümkün olan Lyme hastalığı, beyindeki lezyonlar dâhil olmak üzere bire bir MS hastalığını taklit eder. Bu nedenle MS tanısı konmadan önce mutlaka Lyme Testi yapılmalıdır.

Tedavi:

MS tedavileri, mevcut klinik tablonun düzeltilmesine ve ataklardan korumaya yöneliktir. Günümüzde hastalara tüm MS çeşitlerinde kortizon; ataklı MS çeşitlerinde ise kortizon ve interferon ilaç tedavileri uygulanmaktadır. Tedavi, düzenli ilaç kullanımının yanı sıra sürekli izlemeyi de içerir. Çoğu hastada ilaç kullanımı ile başarı sağlanabilmektedir. Buna rağmen iyileşmeyen ve ilerleyen hastalık söz konusu ise tedavi de buna uygun olarak yeniden değerlendirilmektedir.

Gereği halinde plazmaferez tedavisi düşünülebilir. Bunun için de hastaneye yatmak gerekmektedir. Burada kişinin kol damarından veya ana toplardamarından kan alınır ve diyaliz makinesine benzer bir makinede filtreden geçirilir. Böylece bedende dolaşımda olan bazı antikorlar temizlenerek kişinin iyileşmesi hedeflenmektedir. Tedaviye ayrıca hastanın şikayetleri ile bağlantılı olarak kas gevşeticiler, mesane problemlerine yönelik ilaçlar, fizyoterapi ve depresyon ilaçları da eklenebilir.

MS, soğuğu sevmeyen bir hastalıktır. Hastalar sıklıkla atakların kışın daha da arttığını söylerler. Soğuk havalarda viral enfeksiyonların daha fazla görülmesi de tetikleyici olabilmektedir. Bu nedenle hastalığa yakalananların kendilerini soğuktan korumaya özen göstermeleri gerekir. Özellikle solunum veya idrar yolu enfeksiyonlarının vaktinde ve doğru şekilde tedavi edilmesi, MS’in seyri açısından da önem taşımaktadır. Stres tetikleyici olabileceğinden, herkes gibi MS hastalarının da aktif bir hayat sürmeye, yeterince uyumaya ve doğru beslenmeye özen göstermeleri gerekir.

Fiziksel egzersizler hastaların kaslarının çalıştırılması açısından önemlidir. Aynı şekilde psikolojik anlamda tedavi de büyük önem taşır. Hastalığın dönemlerinin belirsiz seyretmesi, iyileşmelerin ya da alevlenme dönemlerinin ne kadar süreceğinin bilinmemesi, hastalarda kaygı oluşturan durumların başında gelmektedir. Psikolojik tedavi ve rehabilitasyon her hastalıkta olduğu gibi MS’te de önem taşır. Rehabilitasyon genel anlamda, fonksiyonel olarak kısıtlanmış bireyi, en uygun mental, fiziksel ve sosyal fonksiyonel duruma ulaştırmayı amaçlar. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, yardımcı gereç kullanımı ve yaşanılan çevrenin modifikasyonu ile kişinin topluma katılımını sağlamayı amaçlayan aktif bir süreç olarak son derece önemlidir. Rehabilitasyon, hastalığın evresine göre, restore edici ve koruyucu olmak üzere iki ana başlık altında toplanabilir.

Beslenme biçimi, hastalıklar üzerinde etkilidir. Bazen bilmeden yediğiniz bir sebze bir hastalığınızı tedavi edebilir. Bu anlamda MS hastalarına özel bir tavsiyem daha olacak. Doktorunuzun tedavisine ek olarak, Çuha çiçeği yağı ve kapari turşusu da denenebilir çünkü bu maddelerin MS hastalarına iyi geldiğine dair bazı bildirimler mevcuttur.

MS’de TMS (Manyetik Uyarı) Tedavisi

Birçok bilimsel araştırma, MS’de TMS uygulamalarının müzmin yorgunluk, kas kasılmaları ve mesane kontrolü üzerinde; dolayısıyla tüm hayat kalitesinde ciddi olumlu düzelmeler yaptığını göstermiştir. Birkaç araştırmada hastalar iki gruba ayrılmış; bir gruba yalancı uyarılar, diğer gruba ise manyetik uyarılar verilmiş ve manyetik uyarılar verilen gruptaki hastaların diğer kontrol grubuna göre tüm klinik belirtilerinde ciddi düzelmeler tespit edilmiştir. Yine bir başka incelemede verilen manyetik uyarıların, ciddi anlamda antispastik (kas kasılmasını önleyici) olumlu etkiler meydaba getirdiği bulunmuştur. Özellikle sol prefrontal kortekse uygulanan manyetik uyarıların hem kronik yorgunluk durumlarını düzelttiği hem de altta mevcut olan depresyonu ortadan kaldırarak, hastaların yaşama daha sıkı bağlanmalarını ve hastalıkla daha güçlü bir şekilde mücadele etmelerini sağladığı belirlenmiştir. Bu bulgular 29. Avrupa MS Kongresi’nde deklare edilmiştir.

TMS uygulamaları MS’te de 15 seans olarak uygulanmalıdır. Tedavi süresi 15-45 güne yayılabilir. Seanslar bittikten sonra 1-2 aylık aralar verilerek yapılacak birer seans idame tedavileri ile hem tedavi pekiştirilmeli hem de seyir takip edilmelidir.

Manyetik uyarıların hangi bölgelerden yapılacağına, klinisyen karar vermelidir. Zira merkezi sinir sisteminin hangi bölgelerinin tutulduğuna bağlı olarak tedavi protokolü değişkenlik gösterebilir. Buna tedaviyi düzenleyen hekim karar vermelidir.

Bizim uzun sürelerden beri tedavi uygulamalarımızdan çıkarımımız, TMS tedavilerinin, mevcut belirtileri düzeltmesinin yanı sıra atak sıklığı üzerinde de memnuniyet verici sonuçlar ortaya koyduğu yönündedir.

Diğer taraftan ALS (motor nöron hastalığı) tablolarında da, TMS tedavisinin hastalığın ilerlemesini durdurduğu ya da ciddi anlamda yavaşlattığına dair bulgularımız mevcuttur.

Sonuç itibariyle tedavi imkânlarımızın çok zengin olmadığı MS’te, hastalığın pençesinde kıvranan kişileri olabildiğince en iyi iyileşme durumuna getirmek, şüphesiz hekim olarak hepimizin görevidir. Bu itibarla, herhangi bir tıbbi bağnazlığa girmeden TMS uygulamalarının olumlu etkilerini kabul etmek ve hastaları bu çerçevede bilgilendirmek zorunluluğumuz bulunmaktadır.

×

Merhaba!

WhatsApp üzerinden görüşmek ve bilgi almak için alttaki logoya tıklayarak bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz.

× Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?